Victor Hugo'nun okuduğum ilk kitabı "Bir İdam Mahkumunun Son Günü". Hayatımda okuduğum en ilginç önsöze sahip. Yazar bu önsözde alışılmadık bir tarzda kendisi ve kitabı hakkında bilgiler veriyor. Sadece bu önsöz için bile klasik olmayı hak ediyor. Ama en çarpıcı noktası yazarın önsözde bir karakterin ağzından söylediği şekilde " kabus gibi bir kitap" olması. Romanın ana karakteri hakkında o kadar az şey biliyoruz ki. Bu kadar az şey bilirken sadece bir cümleyle kitap sizi birden karaktere büründürüyor: "Bütün insanlar, günü belirsiz bir infaza mahkûmdurlar"
Hepimiz aslında hayat yolunda yürüyoruz. Yolun sonunda bir darağacı var. Adı ölüm... Çevremizdekileri teker teker elimizden alıyor. Sırası gelen gidiyor ve biz de biliyoruz ki bir gün sıra bize de gelecek. İşte bu noktadan itibaren kitabın seyri değişiyor. Birden o idam mahkumu bir isim ve bir geçmiş kazanıyor. Sizin isminiz, sizin kimliğiniz.. Yani en azından benim için öyle oldu. Sanırım bu yüzden okumam bu kadar uzun sürdü. Okudukça, o ölüm saatinin beni beklediği aklıma geldikçe hayatımın zevkleri acılaşmaya başladı.
Hugo ile idam konusunda birebir aynı düşünceleri paylaşmasak da idam mahkumunu coşku ve şölen ile karşılayan halk konusunda aynı dehşeti hissediyoruz sanırım. Suçlu dahi olsa bir insanın kanı üzerine atılan kahkahalar geçmişin ve dahi günümüzün en büyük psikolojik hastalığı olmalı. Kısacası kafanızda hacminden büyük fikirler meydana getiren güzel bir kitap... Okuyun, okutturun.