Merhaba canlar...
Olimpos Yayınları'ndan çıkan üçlemenin ikinci kitabı Bir Milyon Güneş.
Farklı bir gezegende, insanlığın ilk tohumlarını atmak ve orayı yaşanılabilir kılmak için harekete geçilmişti üçlemenin ilk kitabında.
Üç yüz yıl sonra uyandırılmak üzere, özel tanklarda uyutulan ve seçilmiş özel insanlar olduğunu öğrenmiştik. Amy bunlardan biriydi ve bir sebepten erken uyandırılmıştı. Sırlarla dolu, insanların uyuşturulduğu, bir demir yığınının içinde bulmuştu kendini.
İkinci kitapta biraz daha derine iniyoruz. Sadece karakterleri değil aynı zamanda gemiyi de daha yakından tanıyoruz. İlk kitabı anlatırken gemideki yaşamın sorunsuz olması için uygulanan yöntemi doğru bulmadığımı yazmıştım. Ama gördüm ki kimi insanlar duvarlarından vaz geçemiyor. Ve siz onları durduramazsınız, onlar her konuda söz hakkı olduğuna inanıyor. Ardından gelen kaos, kıtlık, kavga, ölüm, savaş...
Bu yüzden yeni Bilge olan Çırak'ın inatçı ve inançlı tavrını hem sevdim hem tam aksini yapmasını diledim. İnsanları hissizleştirmek, onların iradelerini ellerinden almak büyük haksızlık kabul... Peki ya onlar bu iradeyi reddediyorsa ?
Bir karar verilmek zorunda, çünkü gemi artık yaşlı. Parçalanıyor... Bunun için ilk kitaptan tanıdığımız Orion'un ipuçlarını takip ediyoruz Amy ile birlikte.
Biz ipuçlarını birleştirdik. Duvarlarından vazgeçmeyenlerle yollarımızı ayırdık. Olabilecek bütün tehlikeleri göze aldık. Eve gidiyoruz... Anlatımı akıcı, sıkmayan bu kurguyu tür olarak tercih ediyorsanız buyuru.
Keyifli okumalarınız daim olsun, sağlıkla huzurla ve kitapla kalın...