Budalalığın Keşfi, Hilmi Yavuz’un engin bilgi birikimiyle yaptığı, ufuk açıcı tespitlerden oluşan bir deneme kitabı.
Hilmi Yavuz’un denemelerini okurken, hem edebî zevk alıyorum hem de bilgi seviyemi geliştiriyorum. Böyle bir deneyim de insanı, okudukça okumaya teşvik ediyor. Söz gelimi, Budalalığın Keşfi de bende böyle bir tesir yaptı.
Kitabın
... öte yandan hayatın bir süreç olduğunu unutmamak gerekir. Bütünüyle tutarlılık adına yaşanmış sofuca bir hayat olanaklı olsa bile, kimbilir ne kadar tekdüze, ne kadar can sıkıcı olurdu!
Bir gün beni çelişkiye düştüğüm savıyla eleştiren öğrencime, hiç beklemediği şu yanıtı vermiştim: "İnsanım ben, elbette çelişkiye düşerim. Siz hiç eşeklerin çelişkiye düştüğünü gördünüz mü?"
İnsan bir yanıyla (biyolojik varlığıyla) doğada, bir yanıyla da (zihinsel varlığıyla) dildedir. Öyleyse şunu kesinleyebiliriz: Hem bir çelişkiler toplamıdır insan, hem de karşıtlıklar toplamı...
Çünkü 'yanlış'lık ya ya yeteneksizlikten ya da dikkatsizlikten kaynaklanır. 'Hata' ise, şayet de Man'ı doğru anladıysam, okur'un (burada, Heidegger'in) niyeti (intentio) ile ilişkilidir.
Atasözü ve sloganla felsefî düşün üretimi arasında ters bağlantı var: Bir toplum felsefî düşünmeden ne kertede yoksunsa, atasözü ve sloganla düşünme o kertede gelişmiş oluyor.
Atasözü ve slogan arasında formel benzerlik var: İkisi de bir düşünü kısa ve kestirme yoldan anlatıyorlar. Dolayısıyla bir düşünce geleneğini hikmet ya da atasözlerinin oluşturduğu bir toplumun düşün sistemlerini sloganlar aracılığıyla kavramasına şaşmamak gerek.
Anlamamış olmak, çoğu kez iftiharla, göğüs kabartarak söylenir. (Bir ayraç açarak belirteyim: İnsanların cehaletiyleriyle övündükleri tek ülke, herhalde Türkiye'dir.)