Eğer ben, senin bebeğin değil de, sadece küçük bir köpek yavrusu olsaydım, senin tabağından yemeye kalkışsaydım, bana "hayır!" der miydin anneciğim?
"Defol seni yaramaz köpek!" diyerek beni kovar mıydın?..
Öyle ise git anne, git! Beni çağırdığın zaman asla yanına gelmeyecek, bir daha elinden yemek yemeyeceğim.
Eğer senin bebeğin değil de sadece küçük bir yeşil papağan olsaydım anneciğim, kaçıp giderim korkusuyla beni zincirlerle bağlar mıydın?
Bana parmağını sallar ve: " Ne de nankör bir kuş imiş bu!.. gece gündüz zincirini kemiriyor!.. der miydin?..
Öyle ise git anne, git! Ormana kaçacak ve bir daha kendimi sana kucaklatmayacağım.
Çocuk, bütün sabah kırık bir dal ile oynayarak toz toprakta ne kadar mesut oturuyorsun.
Senin o küçük kırık dal parçasıyla oynayışına gülümsüyorum.
Her saat rakamlar cemedip toplayarak hesaplarımla meşgulüm.
Belki sen bana bakar ve düşünürsün: " Sabahını harap eden ne aptalca bir oyun bu!.." diye.
Çocuk ben artık değnekler ve çamurdan yapma börekler oyununa dalıp gitme sanatını unutmuşum. Ben pahalı oyuncakları arar ve altın ve gümüş parçaları toplarım.
Sen ne bulursan ondan sevinçli oyunlarını yaratır, çıkarırsın; ben ise asla elde edemeyeceğim şeyler için hem zaman hem de kuvvetimi harcarım.
Çürük kayığımla arzu denizini aşmaya çabalar ve kendimin de bir oyun oynadığını unuturum.