Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.12
En Yeni Cam Kent Yorumları ve İncelemeleri
En Yeni Cam Kent sözleri ve alıntılarını, en yeni Cam Kent kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.Puan
7.410 üzerinden
New York Üçlemesi'nin ilk kitabı Cam Kent(1985),polisiye olarak adlandırılır öyle başlamış olsa da devamında farklı bir şekle evrilmiş olay.Yazar polisiyeyi bir araç olarak kullanmış demek daha doğru olur.Daha çok bir kayboluş hikayesi diyebiliriz yazılanlar için.Üst kurmaca ile postmodernist teknikler kullanılmış.
Cam Kent 'te karakterimiz Daniel Quinn çoklu kimliğe bürünür.Kendisini Paul Auster olarak tanıtır.Aynı zamanda polisiye romanı yazmakta olan Quinn kendi yarattığı karakterle de benzerlikler kurar.Önce yazdığı kitabın yazarı William Wilson'a sonra o kitaptaki kurmaca dedektif Max Wark'e dönüşür.Nihayetinde kendisini meczup olarak bulacağımız Daniel Quinn'i yazar bile isteye bu hale getirmiş,bu tür insanların varolduğuna ışık tutmuştur.Ebeveynleri tarafından şiddete ugrayan ve trawmatik sorunlar yaşayan çocukların ele anılışı da okurların dikkatinden kaçmayacaktır.
İkinci kitap Hayaletler ve üçüncü kitap Kilitli Oda da bakalım nasıl karakterlerle karşılacagız.Kitapla ve sevgiyle kalınız.
New York Üçlemesi serisinin ilk kitabı olan Cam Kent, Danniel Quinn adındaki yazarımızın gece aldığı yanlış bir telefonla başlar. Telefondaki kişi Paul Auster adındaki bir dedektifi aramaktadır. Yazdığı karakterlere bürünen yazarımız bu sefer de dedektifliğe soyunur ve Paul Auster'ın yerine geçip kendini olayların içine atar. Bu noktadan sonra kurgu polisiyeye evrilir. Ancak romanın alışılagelmiş polisiye romanlarından farklı bir tarzı bulunmaktadır. Zira roman kesinlikle alt okuma gerektiren bir yapıdadır. Psikoloji, Felsefe, dillerin, alfabelerin kökeni, Hristiyan öğretileri, Adem ve Havva'nın cennetten kovulması hadisesi ve Babil Kulesi gibi mevzuların ustalıkla işlendiğini söylemeden geçemeyeceğim. Cervantes'in Don Kişot'una göndermelerle ana karakterin bağdaştırılması ise muazzam başka bir detay. İşin özü roman detaylarla bezenmiş ve sürekli okuyucunun ana karaktere "sen kimsin?" sorusunu sorduğu bir roman.
Ana karakterle beraber New York sokaklarında dolaşarak gizem çözmeye çalışırken kafa karışıklığından buhran geçirmek ve bittiğinde "ben şimdi ne okudum?" ve "ne kitaptı ama..." demek istiyorsanız; şiddetle tavsiye ederim.
Farklı bir polisiye
Kitap bir üçleme. Eğer polisiye okumak hatta bunu iyi bir yazardan okumak istiyorsanız bu seri çok öneriliyor. Önerilmesinin asıl nedeni postmodern yazım şekli. İlk kitap için etkileyiciydi. Üçünü okumadan tam bir yorum yapmak yanlış olur.
160 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
#OkudumBitti
#CamKent
#PaulAster
#CanYayınları
İnsan sadece kentte değil kendi içinde de kaybolurmuş.
Takma adından neredeyse kendi adını unutmuş polisiye yazarı William Wilson, sessiz sakin yaşarken sessiz telefonlar alır. Günün birinde sessiz telefon dillenir " Beni öldürecekler. Beni korumanızı istiyorum" der. Yardım isteyenin evine gider yazarımız, hiç beklemediği bir şeyle karşılaşır. Onlar Paul Aster isimli bir dedektifi aramışlardır, bizim ki bozuntuya vermez Paul Aster adıyla devam eder. Hizmet karşılığı çekler de o isme yatırılacaktır. Bıçkın dedektifimiz (güya dedektif )olay yerini izlemeye başlar. Neyin nesidir kimin fesidir derken karşı tarafında sahte isim kullandığını öğrenir.
Paul Aster okuyanlar bilir, dili sakindir sizi yormaz. Polisiye okur gibi nefes nefese kalmazsınız, satır aralarında bilgi sunar, çözmenizi bekler.
Newyork üçlemesinin birinci kitabı, okumanızı tavsiye ederim.
Kitapla kalın sevgili dostlar
Paul Auster'ın New York Üçlemesinin birinci kitabı Cam Kent.
New York çoğu insanın sokaklarında dolaşmak için Hollywood etkisi ile delice bir istek duyduğu o büyülü ve kirli şehirdir. Cam bir kent olsa gördüklerimiz bizi delirtmek için yeter de artardı bile.
Kahramanımız Quinn bir gece bir telefon alır. Telefon onun için değildir ama yardım isteyen sese karşı koyamaz ve kendini Paul Auster olarak tanıtır.
Ölmekten korkan bir insana yardım edecektir Quinn ama kimin kim olduğunu anlamak gerçekten çok güç olacak.
İlk başta sıkıcı başladı. Derken bir an heyecanlı ve ilginç bir hal aldı. Quiini tam sevmeye başlarken anlamsız bir şekilde bitti kitap. Yani yazar sonraki kitapları okuyalım diye mi böyle yaptı bilmiyorum ama kitabın son bölümü kitaptan çok ayrık duruyor. Heveslenip hayal kırıklığı yaşattı.
Birtakım sorunları olan ve bu nedenle kendisini sosyal hayattan soyutlayan aynı zamanda yazarlık yaparak hayatını sürdüren Quinn, birgün hiç beklemediği bir telefon alır. Başının belada olduğunu ve ölümle tehdit edildiğini söyleyen bir adam kendisini dedektif sanarak arar ve yardım ister. Quinn, ilk başta bu teklifi reddeder fakat daha sonra hayatına renk gelmesi için oyunun içine dahil olur. Quinn’in monoton hayatı bir anda farklılaşır, kendisinin de engelleyemediği bir yöne doğru hızla evrilmeye başlar.
.
Kitabı sevip sevmemek konusunda kararsızım. Cevabını merak ettiğim birçok olay havada kaldı. Neden böyle oldu? Ona ne oldu? Şimdi neredeler? Bu yaşananlar hayal miydi gerçek mi? Bu gibi soruların cevabını yazar okuyucuya bırakmış. (Keşke bırakmasaydı)
.
Kitapta ilginç olan kısım, yazar kendisini ve eşini de kurguya dahil etmiş. Onların diyaloglarını okumak kitaba farklılık katmış.
İlksöz: Ben'deki Ben'ler.
Eşini ve çocuğunu kaybetmiş biri Quinn. Polisiye romanlar yazıyor ama takma bir isimle. Onun gerçek kimliğini birkaç kişi biliyor sadece. Gerçi bilseler ne olacak, o kadar popüler bir yazar değil. Yazarlıktan kazandığı ile sürdürdüğü basit bir hayatı var. Bu basit hayat yanlış aranan bir telefon ile değişir. Telefondaki kadın Paul Auster adında bir dedektifi arar. Quinn ilk aramayı yanlış numara diye sonlandırsa da aklı telefonda ve telefondaki kadında kalır. Ertesi gün kadın yine aradığında Paul Auster olduğunu kabul eder. O telefon, kitaplarında yarattığı dedektif olma imkânı sunmuştur ona, yaşadığı basit hayattan da sıyrılma şansı. Gerçek bir olayı çözmek için yola çıkan gerçek bir dedektif.
Zekice ve kunazca kurgulanmış bir hikâye. Kimlik arayışının ve kendini arama/bulma mücadelesinin hikâyeye yedirilmesi. Polisiye gibi görünen ama polisiyeden de ötesi. Tavsiyemdir. Kitapla. Sağlıcakla.
.
Sonsöz:
Ben sen'im, sen de ben'sin.
Okuduğum ikinci Auster kitabı: Cam Kent
Ay Sarayı'nı okurken de hissettiğim gibi bi yanım hikayeyi akıcı ve merak uyandırıcı bulurken, diğer yanım zaman kaybı olduğunu düşünüyor. Yazarın kalemi pek benlik değil sanırım.
İlk defa 1000kitap da takip ettiğim birinin okuma geçmişine bakarken “acaba bu kitap nasıldır” diye düşünüp aldım. Aynı zamanda seri halinde okuduğum ilk kitap.
Aileni kaybeden bir adamın yaşadığı bunalımlı hayatının gece gelen bir telefonla değişmesini anlatıyor. Başka bir kimlikle yazarlık yapan başkahraman kendisini arayan birinin isteği üzerine başka birinin yerine geçiyor. Kimlik karmaşaları ve bunalımların olduğu -ki bu tarz kayboluşları pek bir severim- farklı bir romandı. Hatta yazarın kendisi de kitapta yer alıyor.
Not: Kitabı İstanbul’dan gemi ile dönerken okuyordum ve başımı kaldırdığımda ayın şavkı suya düşmüştü.