Geç kalındığı için üzen bir roman desem acaba yanlış anlaşılma olur mu? Şimdi toplu bir ses geliyor: Neden? Hercule Poirot, Yüzbaşı Hastings ve Başmüfettiş Japp üçlüsü kitapta toplanıyor. Bir tek Miss Marple eksik ve gelecek diye de beklemedim değil hani o huysuz ihtiyarı da.
Hikayenin konusunu iste Nick Buckley adında genç bir kız oluşturuyor. Nick erkek ismi değil mi ya desem acaba kutuplaşma mı oluştururum ki, bilemedim ama neyse bana öyle geldi diyelim. Bu Nick çok şanssız bir kız, burası da çoğumuza tanıdık geldi değil mi? Şanssızlık, bir tanıdığı olamama durumu vs. Neyse konumuzdan açılmayalım.
Nick, sürekli tehlikeler atlatan bir kızdır ama bu ‘Kazalar’ oldukça dikkat çekicidir. Öyle ki bir seferinde Poirot bir kurşun bulur ve şapkada da bir delik. Hal böyle olunca da Poirot şüphelenir ve Nick’e de kuzeni Maggie ile beraber kalmasını söyler. Maggie ise bir eğlence esnasında öldürülür. Şenlik, eğlence, düğün işte kelimelere çok takılmamak gerek sanırım.
Maggie öldüğü sırada boynunda Nick’in eşarbı vardır. Bunu fark eden Poirot ise asıl öldürülmek istenen kişinin Nick olduğunu düşünür ve bu şanssızlıkların aslında şanssızlık olmadığını düşünerek olayın üstüne gider. Kitabın sonunda gelen bir ölüm haberi ve ardından Poirot’un büyük oyunuyla beraber olay çözümlenir.
Baya sürükleyici bir hikayeydi. Eski basım okumanın keyfi ise bir başka. Allah Razı Olsunlar, Maşallahlar, Allah’a Ismarladıklar derken çok eğleniyorum eski basımlarda, bilmem size de oluyor mu? Keyifli okumalar..