"Hani dediğim bey erenler,
Dünya benim diyenler,
Ecel aldı yer gizledi.
Ölümlü dünya kime kaldı?
Gelimli gidimli dünya,
Son ucu ölümlü dünya!
Eninde sonunda, uzun yaşın ucu ölüm; sonu ayrılık!"
"Sanatçı denen 'tek insan'la, insanlık çoğunluğu ancak sanat yapıtında bütünleşirler. Sanatçı, bireysel sınırlılık içinde de, bütün insanlık adına söz söyleme sorumluluğunu yüklenmiştir. Bu, anlatı geleneğinin ona yüklediği bir görevdir.
Bu bağlamda sanatçının gücü, bütün insanlığı kavrayacak evrensel söylemde aranmalıdır. Sözün yansıtma biçimleri değişse de evrensel değerler hiçbir zaman değişmez. Dilsel amacı gerçekleştirmenin aracı olan anlatı da değişmez; değişen, sanatçının ona kazandırdığı biçemdir."
"Epos (destan), bir ulusun zamandizinsel (kronolojik) tarihi değil, kişilik tarihidir. O ulusun savaş gücünü, insan ilişkilerini, başarılarını, yaratıcılığını, kültüre katkılarını bu kişilik tarihinden öğreniriz. Bundan dolayı, ulusların geçmişte anlattıkları sürekli araştırma konusu olmuştur. Anlatı kültürü, sözün arkeolojisidir. Nesnel, gerçek bir tarih anlayışıyla bu birikimler ortaya çıkarılabilir. Ne yazık ki, bizim bu alana pek önem verdiğimiz söylenemez. Çünkü Dede Korkut Kitabı'nın ayrımına ilk yabancı doğubilimciler varmışlardır."
“Hani dediğim bey erenler,
Dünya benim diyenler,
Ecel aldı yer gizledi.
Ölümlü dünya kime kaldı?
Gelimli gidimli dünya,
Son ucu ölümlü dünya!
Eninde sonunda, uzun yaşın ucu ölüm; sonu ayrılık!”
Dedem Korkut gelip boy boyladı, soy soyladır
Önü sonu, uzun yaşın ucu ölüm!
Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın!
Günahınızı Muhammet Mustafa yüzü suyuna bağışlasın!
‘Âmin!’ diyenler Allah’ın sevgisine ersin!
Han’ım, hey!..
Soylamış, görelim, Han’ım, ne soylamış:
Kalkıp yerinden doğudan yiğit!
Yelesi kara kazdık atına sıçrayıp binen yiğit!
Arku Beli, Aladağı gece aşan yiğit,
Akıntılı güzel suyu delip geçen yiğit,
Gurbete gelen yatar mı?