Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Demir Bebek

Bekir Yıldız

Demir Bebek Sözleri ve Alıntıları

Demir Bebek sözleri ve alıntılarını, Demir Bebek kitap alıntılarını, Demir Bebek en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Fabrika eldivenleri
Eldivenlerini çıkardı hemen. İlkbaharda buluttan kurtulan güneş gibiydi elleri şimdi.
Sayfa 13 - Cem Yayınevi "Demir Bebek" adlı öyküden
Anlamak, sevmek, sonra ansızın düşman oluvermek...
Sayfa 44
Reklam
Ne kadar çok anlatırsan, o kadar bilirim seni...
Sayfa 32 - Cem Yayınevi 2.Baskı (epub)
Yürüyen, koşan, dönen bir çarkın içinde doğmuşuz. Durmayı seziyoruz. Ama bilmiyoruz.
Sayfa 49
Yaşamak Güzel Şey Bekardeşim...
Sayfa 42 - Cem Yayınevi 2.Baskı (epub)
Bilip de bir şey yapmamak, bilmemekten daha acıdır...
Sayfa 48
Reklam
<<Uyy herif, kara yılan dedikleri...>> <<He, ya, tirendir bu...>> <<Uyy herif, mahşer dedikleri...>> <<He ya, büyük kent dedikleri...>>
Sayfa 9 - Cem Yayınevi "Demir Bebek" adlı öyküden
"Nereden gelirse gelsin, şu otuzyedi yıllık ömründe, fabrikayı ilk kez görüyor ve ilk kez gör­ düğü yerde, çalıştırılıyordu. Ellerine baktı bir ara. Eldivenliydi elleri. Yıllarca, toprakla kardeşleşmiş derisinin üzerine geçirdiği bu plastikten eldivendi, en çok yadırgadığı. Sanki, canlı, cansız herşeyle ilişkisinin koparıldığını, yaşananla arasına bir duvar, duvardan da yüce bir kalenin örüldüğünü sanıyor­du. Ellerinin bozulmasına, hattâ asitli suda parça­lanıp yanmasına razıydı. Yeter ki, şu plastiği el­lerinin üzerinden söküp atabilsindi..."
"Çocukların bile karnını, küçücük karınlarını doyuramayan dünya."
Sayfa 63
Elazığ'lı Hamal Hasan Dayı
Sırtında Emile Zola'nın ünlü Germinali vardı. Dün de Kerbelâ Vakasını taşımıştı. Belki de yarın, Lenin'in bir kitabını taşıyacaktı. Ya öbürgün... Bir aşk romanı... Hasan Dayının sırtında, dünya edebiyatı gidiyor, geliyor... Vitrinler kitaplarla doludur. Vitrinlerde pırıl pırıl kapakların içinde yazarın emeği, matbaacının, dağıtımcının komisyonu... Her kitapta Hasan Dayıdan duyulmayan bin inilti. O taşır, o geri basar, o beli iki büklüm kitapların formasını sırtlar. Bazan zeka testleri, o çöker. Sonra insanlıktan bahseden binlerce kelime vurulur sırtına.
Sayfa 94 - DD Yayınları
Reklam
"Sanık ölmüş." "Suçlanan kitabın ismi neymiş?" "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim."
Sayfa 31
"Uyy herif, kara yılan dedikleri." "He, ya, tirendir bu." "Uyy herif, mahşer dedikleri." "He ya, büyük kent dedikleri."
Sayfa 9 - Cem Yayınevi 2.Baskı (epub)
"Hiçbir zaman mı? Hiç bir zamanımız yok çünkü. Bir an durabilsek. Bir an... Evet bir an durabilsek. her şey düzelecek. Bildikle­rimizi uygulayabileceğiz. Durmak yok ama. Koş... Biraz daha hızlı... Geç kalacağız, sıramıza girmeğe. Şu bir kaç saniyelik gecikme... Yağmurda güçleş­tiriyor herşeyi... Neden durulmuyor? Yürüyen, ko­şan, dönen bir çarkın içinde doğmuşuz. Durmayı se­ziyoruz. Ama bilmiyoruz. Bir meydanda, bir araya, bir saniye gelebilsek, düzeltebiliriz herşeyi. Savaş­ lara da engel oluruz. Savaşlara mı?... Koş... Sonra konuşuruz. Utanılacak bir şey. Biz biliyoruz herşeyi. Bile bile katılmak... Katıldığımız için sus payını al­mak..."
Bilip de bir şey yapmamak, bilmemekten daha acıdır...
Sayfa 48 - Tank ve TanklarKitabı okudu
"Narinin anası, yeni bir parçayı önünden akıp giden suya batırdı. Yaptığı iş, çift sürmekten, davar sağmaktan daha kolaydı. Ama, yorgunluğu köyün­ deki yorgunluğa hiç benzemiyordu. Başı dönüyor, otuzyedi yıldır gördüğü, bozkırların boşluğu, dağ­ların yüksekliği, gökyüzünün sonsuzluğuna karşılık, şu eldivenler, şu incecik akan kırmızımsı su, şu de­mir ve demirler gözlerini karartıyordu. Durup din­ lenmek istediğinde, bir kol uzanıyor yanıbaşından. Uzanan bu Alman koluna bakacağı sıra, önün­de kırmızı bir lâmba yanıp sönüyordu. Yaz ayların­ da, damda, avluda yattıklarında gökyüzünden kayan bir yıldızın düşüp parçalanması gelip geçiyordu ak­ lından. Ama, bu gökyüzünde parçalanan yıldız, neden bağırıyordu böyle? Yıldızlar da konuşur muy­muş? diyemeden, sesin, önündeki kırmızı ışıktan, suya batırılması gecikmiş bir parça için çıktığını anlıyordu Narin'in annesi... Sesi kesmek, kırmızı ışığı söndürebilmek için, yeniden, hep yeniden par­ çalar atıyordu suya... Ses kesilince, ışık sönünce, bu kez kendi sesi, kendi ışığı yanıyordu yüreğinde. Bunlar birbuçuk gözlü evlerinde bıraktıkları iki ço­ cuğuydu. Narin, Davut ne yapıyorlar şimdi?... Çi­kolataları var ama... Bol bol çikolataları var..."
66 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.