Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Denizin Hikayesi

Dilek Neşe Açıker

En Eski Denizin Hikayesi Sözleri ve Alıntıları

En Eski Denizin Hikayesi sözleri ve alıntılarını, en eski Denizin Hikayesi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Ne zor işler! İş değil mi? İş! Genelde gelecek kaygısı olanın diğerine yamanması için başvurulan bir hizmet biçimi. Tarihin en eski mesleğini yanlış anlatıyorlar bize...
Sayfa 79 - Destek YayınlarıKitabı okudu
Son vapurun son yolcusuyum. Adımımı attığımda hareket edecek olan koca kütlenin beni bekleyişini seviyorum. Ruhumu alıp karşı kıyıya götürüşüne, denizin bizi üstünde taşıyan kuvvetine tutkuluyum. Bütün bilgilerimi sıfırlayıp, sorularımı “nasıl da suyun yüzeyinde kalıyoruz” basitliğine indirgediğimde, hayallerim de aynı oranda büyüyor ve karmaşıklaşıyor.
Sayfa 1 - Destek Yayınları
Reklam
En çok canım arkadaşlarım takılıyor aklıma. Dostlar bu kirli hikâyenin hangi karakterleri oldular bakalım...
Korkak gibi görünen ama olaylara balıklama dalan, bir an sonrasını düşünmeden yaşayan, dünyanın geldiği durumda hâlâ “onlardan” biri olamayan herkes delidir.
İstanbul hep deniz, Boğaz demek değil. Çirkin binaların, kargacık burgacık kaldırımların, yağlı vücutların üzerine yerleşmiş örümcek kafaların, satılık olanın, ipliği pazara çıkmış her şeyin de sembolü...
“Anladım ki insanların işine yaradığın sürece varsın, arkadaşlık ise salakça bir romantizm. Sana hayırlı işler, ama hayat bazen tersine işler.”
Reklam
Bir anda boşluğa, dalgalar arasına bıraksam kendimi… Yitip gitmek için değil, dalgalara rağmen kulaç atıp kıyıya varmayı hatırlamak, güçlü hissetmek için. Özgürlüğü mavi sularla tanımladığım, uzaklara yüzüp geriye dönüp baktığımda karınca boyutunda insanları izleyip korkmadığım günleri hatırlamak için…
Hatalı bir seçimin değil, hatalı bir ilerleyişin sonucunu yaşamakla yükümlüyüm. Aşk denen kimyasalın salgılarıyla çizdiği yoldan sapmadan, körlük ile körelmişliğe gidişin bitiş çizgisindeyim. Buraya kadar nasıl geldiğimi bilmiyorum. Tüm bu yıllar boyunca tamamen kendimi kaybetmiş olmalıyım. Hatırlamak istediğimde ilk aklıma gelenler sabahları tabaktaki tostun yanına koyduğum bir fincan çay ve maki- neye attığım kirliler...
destek yayınları
Bir ayağım bahçede, bir ayağım evin içinde kapının pervazına yaslanmış duruyorum. Aydınlıkla karanlık arasında, bedenimi iki evrene paylaştırmış gibi, kendimi önemsediğim nadide bir andayım. Kenarda dursun diye insan biriktirmenin gafletinden zorunlulukla sıyrılmış olsam da, bu sükûnetle karışık delilik ruhuma iyi geliyor. Çocukken çekirdek poşetlerine kum doldurup birbirimize atarak oyun oynadığımız günlerin kokusu var havada. Amacımız ne can acıtmak ne de savaş kazanmaktı. Leş gibi olmuş bedenlerimizi denizde yıkadığımız ana varmak içindi hepsi. İskeleden cümbür cemaat atlayışlarımıza anne çığlıkları katılırdı. “batırdınız gene üstünüzü” Büyüdükçe de temizlenmedik. Arka sokakların sesine koşan bilgece bir serseriliği sevdik ve bir şekilde adam olmayı becerdik. Benzer işler seçmemizde de ortak geçmişimiz vardı tabii. Hiç biri tökezlemedi benden başka. Giderek daha güçlü olmam gerekirken korkak, güçsüz ve umutsuzum. Dünyayı değiştirebileceğime inanırken nasıl oldu bu? Hayatın kıyısına yanaşmış küçük bir sandalın etrafında tek başına gezinen bir balık gibiyim. Bir türlü açılamıyorum. Oysa daha dün okyanustaydım. Korkmadan koca bir gemiye yüzene kadar her gün daha fazla uzaklaşarak yeniden öğrenmeliyim yaşamayı.
40 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.