Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dilimdeki Acı

Monique Truong

Dilimdeki Acı Sözleri ve Alıntıları

Dilimdeki Acı sözleri ve alıntılarını, Dilimdeki Acı kitap alıntılarını, Dilimdeki Acı en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Dünya düzenli olarak bizi pas geçiyormuş gibi hissediyordum ama aslında öyle olmadığını da biliyordum."
Sayfa 274 - İlk Baskı, 2020, İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Adalet, ki babamın çalışma masasında duran küçük bir bronz heykeldi, elinde bir terazi tutmaktaydı."
Sayfa 44 - İlk Baskı, 2020, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"Geçmiş, tedavisi olmayan bir hastalıktı."
Sayfa 20 - İlk Baskı, 2020, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Kurtar bizi sözcükler!
Bizi kurtarabileceklerini düşündüğümüz için sözcüklere tutunurduk. “Anneciğim” sözcüğü bize bir çift el ve yüzümüzü gömüp saklayabileceğimiz bir kucak sağlamıştı. “Babacığım” ise gökyüzüne doğru çıkan bir asansör ve tünemek için geniş omuzlar. Belki de hepimizin ilk sözcüklerinin anlamı aynıydı: Kurtar beni! Bu sözcükler bir yakarıştı adeta, cevaplanmaları durumunda, hayatın bilinmeyen terörüne karşı kullanabileceğimiz cephaneliği oluşturmak için bir yığın sözcük daha öğrenme isteğimizi arttıracak bir dua gibiydiler. Sözcüklerin anlamlarında vazgeçmek, aslında sözcüklerin böyle bir kurtarıcı olma sözü vermedikleri olasılığını kabul etmek demekti.
Sayfa 102 - İletişim yayınları
Hayal kırıklığı
Benliğinin, birisi verdiği sözü unuttuğu, geç geldiği, ilgisini yitirdiği, erken gittiği veya başka bir biçimde bize kendimizi aptal gibi hissettirdiği büyük veya küçük her olayda tamir edilmez biçimde eksilmesinin ne demek olduğunu, küçük çocuklar yetişkinlerden daha iyi bilir. Bu sebeple çocuk küçük ve büyük tüm hayal kırıkkıkları karşısında, genellikle de sanki küçücük eklemleri ateşler içinde yanıyormuş gibi kendilerini yerden yere atarak, ağlayıp bağırmaya başlarlar. Bu iyi bir içgüdüdür. Biz yetişkinler ya da gençlik çağını sağ salim atlatabilenler, bu içgüdüyü sosyal normlarla değiltirdik. Biz sakin kaldık. Acıyı yuttuk. Sınırların ihlal edilmesini affettik. Biz deimizin ateşler içinde yanışını görmezden geldik, kendi kendimizin soytarısı olduk. Bazen özellikle başarılı olsuğumuz zamanlarda, hayal kırıklığının anısını bile hafızalarımızdan tamamen sildik. Sonuçta elimizden kayıp gidenlerin, elbette dönüşü yoktu. Giden gitmişti. Kendimizden geriye nasıl bu kadar az şey kaldığını bile hatırlayamıyorduk artık. Neden hiç bir şey beklemediğimizi, neden bu kadar azını hak ettiğimizi ve neden boşlukları doldurmak için hayatlarımıza yabancıları soktuğumuzu.
Sayfa 56 - İletişim yayınları
Üzüntü ve muz kabuğu
Duyduğumda ağzımda herhangi bir tat bırakmayan birkaç sözcük, benim için adeta birer ibadethaneydi, içlerinde tüm anlamları kendi kalp atışımı duyduğum kadar net duyabildiğim birer tapınak gibiydiler. Bunların dışındaki kelime hazinemse adeta sessizlik yeminimi bozmuş ve bunu yaparken kendilerini bana ifşa etmiş bir grup keşişle doluydu. Anlattıkları, en derinlerinde hissettikleri üzüntüler ve zevkler de değildi, cüppelerinin içinde ne renk giydikleri de. Ağızlarına en son koydukları lokmanın tadından bahsediyorlardı.
Sayfa 27 - İletişim yayınları
Reklam
"Bizi kurtarabileceklerini düşündüğümüz için sözcüklere tutunurduk."
Sayfa 102 - İlk Baskı, 2020, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Müzik ve ritim
İkimiz de sürekli sanki dar bir alana sıkıltırılmışız gibi derli toplu dururduk, kendimizi hep daha küçük parçalara katlamaya çalışır gibiydik. İkimizde müziği severdik çünkü müzik soyunup içine atladığımız ve içinde kollarımızı rahatça sağa sola salladığımız bir nehirdi. Ritim, kanın bedeninde dolaştığını hissedebilmekti.
Sayfa 11 - İletişim yayınları
"Bizim zıddımız olan insanları severdik ki, kendimizi kendimizden kurtarabilelim. Bazen de bizim zıddımız olan insanları severdik çünkü reddedilmek yok sayılmaktan daha iyiydi."
Sayfa 62 - İlk Baskı, 2020, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Tercih etmiyorum!
Bizim için yararlı olan sebzelerin, yeşilliklerin genellikle acı bir tadı vardır, ağzımdaki acı da işte bu sebzelerin tadındaki acıya benziyordu. Ya da geçmek bilmeyen bir pişmanlık sızısının insanın içinde yarattığı acıya. Hissettiğim tadın karşılığı hemüz herhangi bir yiyecekte bulamadım ve anlatırken hangi mecazı kullanmanın daha doğru olduğunu da bulabilmiş değilim. Zaten öyle bir “eşleme”, var olduğunu kabul etsek bile ancak benim anlatabildiğim, sizinse anlayabildiğiniz yanılgısına kapılmamıza yol açardı. Örneğin, ben zihnimde canlanan ilk anımın ham bir muz tadı olduğunu iddia etsem, dünyadaki birçok insan bunun ne kadar çirkin bir tat olduğunu bilerek kafasını sallar. Ancak aslında hepimiz aynı ham meyveyi tatmadık. Yeryüzünde kendimizi yalnız hissetmemek için öznel anılarımızın kalın çizgilerle çizilmiş sınırlarını silikleştiririz ve birbirimize “Seni çok iyi anlıyorum!” demeyi tercih ederiz.
Sayfa 26 - İletişim yayınları
Reklam
"İstediğim tatları ağzımda hissedebilmek için doğru sözcükleri doğru sırayla kullanmayı yeni keşfetmiştim."
Sayfa 101 - İlk Baskı, 2020, İletişim YayınlarıKitabı okudu
Başlangıç
Her aile bir icattı. Bazı aileler makineydi. Bazı aileler budanmış ağaçlar ve ipek otlarıyla kaplı bahçelerdi. Diğerleri truva atı ya da buna benzer başka sanat eserleriydi. Genellikle ailemizin uğursuz bir şey mi, yoksa bir güzellik abidesi mi olduğunu bilemezdik çünkü bunu göremeyecek kadar yakındık. Bu aileleri kendimiz kuruyorduk ya da isteğimiz dışında kuruluyorlardı. Sadece yapabildiğimiz için çocuk yapıyorduk. Biyolojik yollarla ya da evlatlık, çocukların hepsi yardıma muhtaçtı ve kocaman vücutların içinde nasıl var olacaklarına dair kurabilecekleri çok az cümle oluyordu. Hepsi ya adapte olup büyüyebiliyor ya da ölüyordu. Hayatta kalmaya dair ilk derslerini evde alıyorlardı. Bazı çocuklar hiç büyümüyordu. Bazıları içine kapanıp kendi derisinin altında kayboluyordu. Bazısı güneş gibi ışıldıyor ya da ay gibi sakince parlıyordu. Makinelerimizi kurmamızın, bahçelerimize bakmamızın, sanat eserlerini yaratmamızın sebebş daha uzun yaşamaya dair duyduğumuz isteğin her şeyin üstünde oluşuydu, onları bu yüzden kendimize katıyorduk. Öldüğümüz zaman hiç kimse hatırlamasa da ailemizin yüzlerimizi hatırlayıp isimlerimizi tekrar edeceğini biliyorduk. Tıpkı bizim de yaşarken yaptığımız gibi. Fakat bencilce isteklerimizi kabullenmek konusunda başarısızdık. Yaptığımız her şeyi görkemli bir liste halinde sıralıyorduk. Sana bir hayat verdik diyorduk çocuklarımıza. Senin hayatını kurtardık diyorduk evimize aldığımız başkalarının çocuklarına. Her iki ifade de doğruydu. Her iki ifade de bir hikayenin kendisi değil, başlangıcıydı.
Sayfa 334 - İletişim yayınları
ZIT
Bizim zıddımız olan insanları severdik ki, kendimizi kendimizden kurtarabilelim. Bazen de bizim zıddımız olan insanları severdik çünkü reddedilmek yok saymaktan daha iyiydi.
Sayfa 62 - İletişim yayınları
“... birinin bizi hayal kırıklığına uğrattığını hissettiğimiz an içimizde var olan bir şeyin son bulması gibi.”
Büyükannem Iris, doktorun tabiriyle, “kırılgan” bir diyabet hastasıydı. Gün içinde kan şekeri seviyesi bir anda tepeye zıplar ve sonra aniden dine vururdu. Bu iniş çıkışlar iç organlarına korkunç bir baskı uyguluyordu, özellikle de kalbine.
43 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.