Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Direnişin Melankolisi

Laszlo Krasznahorkai

Direnişin Melankolisi Sözleri ve Alıntıları

Direnişin Melankolisi sözleri ve alıntılarını, Direnişin Melankolisi kitap alıntılarını, Direnişin Melankolisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
...yaşadığımız her anın, dönmekte olan Dünya'nın gündoğumları ve geceleri, dalgalanan kışları ve yazları boyunca, gezegenler ve yıldızlar arasında bir geçit töreni olduğunu da sonunda kavrayacaktı.
Sayfa 118 - Can YayınlarıKitabı okudu
Taraflı Tanrı..
O parlak Mersedez'lerle sepet yüküyle parayı nerden buluyolar hiç bilmiyom! Ama ben sana diyom, bak hele. Çalıyolar, çırpıyolar, öyle! Bu yalan dünyada Tanrı'nın lafı geçmiyo!…
Sayfa 26 - CAN ÇAĞDAŞ
Reklam
Şöyle olabilirdi, diye cesaretlenerek ve ekranın karşısında yine bir lezzetli vişne tanesini kıtırdatarak kendi kendine konuşuyordu; arada sırada, karanlıkta ve gecelerde, otlakların ve meyhanelerin menfur derinliğinde ayaktakımı kral olsa da, bunun esas sebebi, yaygaraları artık dayanılmaz hale gelince, hak ettikleri şekilde, geldikleri yere, geldikleri gibi geri dönmelerinin gerekmesiydi: Yerleri orasıydı, orası -diye düşündü Pflaum Hanım-, bizim adaletli ve huzurlu dünyamızın dışında, sonsuza dek ve geri dönüşü olmayan şekilde. Hak ettikleri hükmü bekledikleri süre zarfında da -kendinden emin bir tavırla ekledi- cehennem dünyayı ele geçirse bile kendisi buna önem vermeyecekti, çünkü bu yıkımla, hapishane kaçkını insan müsveddelerinin bu insanlık dışı egemenliğiyle kendisinin hiçbir ilgisi yoktu ve bu durumda, sokakları ele geçirmiş olsalar da, evden dışarıya adımını bile atmamaya, ileriye dönük tüm maceralardan uzak kalmaya ve bu rezillik son bulana, ortalık aydınlanana ve gündelik hayatları yeniden karşılıklı anlayış ve bilinçli ölçülülük tarafından idare edilmeye başlayana dek, kendisinden bir daha kimsenin haberi bile olmayacağına karar verdi.
Sayfa 45 - Can YayınlarıKitabı okudu
Artık biliyordu ki "ne Tanrı, ne de cehennem" vardı ve gerçekte var olanların ötesinde bir şeye referans verilemeyeceğini, verilse bile bunun iyiliğin değil, ancak kötülüğün açıklaması olabileceğini, bu nedenle de "ne kötülüğün ne de iyiliğin var olabileceği"ni, dünyayı idare edenin bambaşka bir kanun, güçlünün kanunu olduğunu ve "güçlü olanın ötesinde, o an artık başka bir şeyin geçerli olamayacağı"nı da gayet iyi anlamıştı.
Sayfa 270 - Can YayınlarıKitabı okudu
Yıkıntının içinde inşa var, hayal kırıklığı ve yalan, buzdaki hava gibi, öyle. İnşada her şey yarım. Yıkıntı inşa etmenin her çeşidini kapsar: yalanlar ve boş kibir buzun içindeki oksijen gibidir. İnşa etmek yarımdır, yıkım bütündür.
Sayfa 193 - Can YayınlarıKitabı okudu
... ancak dünyanın sonu gelse de, aslında o sonun hiçbir yerde bulunmadığını, orta noktasının da olmadığını, bizim kalbi atan milyarların arasında sadece var olduğumuzu ve yol gösterici reflekslerimizle sadece bütüne katkı sağladığımızı gördü...
Sayfa 222 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
ışık görüntüden hızlıdır .. barış ve huzurun yeniden yuvasına dolmasını umut edebileceğini hissetti. Çünkü dünyanın.. "ışık görüntüden hızlıdır"- kendisini katbekat aştığını biliyor, kendisinin de aralarında olduğu, o sessiz yuvalarında onurluluk ve ağırbaşlılığın ufak vahasında yaşayanların, dışarıda neler olup bittiğini korkudan titreyerek düşündükleri sırada, kirli sakallının tüm barbar soyunun, o yoldan çıkmış süprüntüler sürüsünün, içgüdüsel bir güvenle dizginleri ele geçireceğini de açıkça görebiliyordu: ... .
Sayfa 44 - Can YayınlarıKitabı okudu
... artık hiçbir yol hiçbir yere yönelmediği gibi, eve giden patika da artık yönünü yitirmiş, bir zamanlar havalarda gezen sakini için artık her aralık, her açıklık, her kapı kapanmış, bu da "dünyaya açılan inanılmaz derecede gerçek girişler"in nekahat dönemindeki benlik için daha da görünür olmasına neden olmuştu.
Sayfa 266 - Can YayınlarıKitabı okudu
"olanaksızlığın cazibesi ve peşinden koşmanın zavallılığı" ..buraya çakılı kalmış olmanın mutlaklığı'yla ilgilenmesi gerektiğine odaklanması gerekiyordu. Şehir bataklığını aşmayı başaramadığı için, elli yıl süren mücadelesinin ardından, kendisini içine doğduğu aptallığın bulaşıcı çamuruna gömerek kurtulmaya çalışmıştı. Hayallerin az önceki uçup giden mahmurluğuna rağmen, durumun ümitsiz olduğunu ve bu çamurda kısa bir gezinti yapmaya bile gücünün yetmeyeceğini kabullenmesi gerekiyordu.
Sayfa 133 - Can YayınlarıKitabı okudu
Eszter Bey'in kesinleşen kanısına göre, dünya "sadece acı manevralardan oluşan umarsız bir güç" olduğundan, birbiriyle uyumsuz meseleleri de uzlaşmaz bir halde bulunuyor, gürültü, patırtı ve gevezeliğin kakofonisinde, mücadelenin yanlış zamanda çalan çanlarıyla uyanıyorduk. Ancak kendisinin "dünyevi varlıktaki insan yoldaşları", yani ısıtması imkânsız cereyanlı barakaya düşmüş olanların aksine, varsayılan uzak bir hoşluktan zoraki mahrum bırakılmasını bir türlü kabullenemeyerek, beklentinin hiç sönmeyen aleviyle kavrulup, ne olduğunu bilmeden bir şeyler bekliyor, her şey aksini söylese de bir şeyler umuyor, aynı zamanda da bir şeyler beklemesinin ya da ummasının nafile olduğuna günbegün daha da emin oluyordu. İnanç, diye düşündü Eszter Bey, aslında kendi aptallığını irdelerken, aslında bir şeye inanmak değil, bunların böyle olmadığına inanmaktı ve müzik de, daha iyi olan benliğimizi ya da daha iyi bir dünyayı tanımanın aracı değil, kurtarılması mümkün olmayan benliğimizi ve acınası bir dünyayı gizlemenin ve hatta ortadan yok etmenin çılgınca bir yöntemiydi: İyileştirmeyen bir tedavi, uyuşturucu bir uyku ilacıydı.
Sayfa 141 - Can YayınlarıKitabı okudu
187 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.