Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Dumanaltı

Nezihe Meriç

Sayfa Sayısına Göre Dumanaltı Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Dumanaltı sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Dumanaltı kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
¶¶ Bu, yeni vali genç. Eşi de kendine uygun, o da genç. Kayabaşının kadınları onu gördükleri zaman, "Mavi boncuk, yüzük kaşı gibi maşallah, bir güzel, bir şenlikli avrat ki, o gadar olur," dediler. Sonra, "Eh n'olacak, aşı pişmiş, ekmeği hazır olduktan kelli..." diye düşündüler. Oysa şimdi, elti, akşamın alacasında, ellerini dizine bırakmış, "mavi boncuk sandıyıdık, cıncık gırığı çıktı," diye hayıflanıyor. ¶¶
Sayfa 4 - Can YayınlarıKitabı okudu
¶¶ "Nasıl olayım. Bildiğin gibi. Çarşıya uğradım. Vallahi rezillik. Ne olacak bu bizim halimiz! Yaşanacak gibi değil. Dünkü durumu biliyorsun. Bakarsın kalkar bu akşam geliverirler. Rezil olmayalım bari. Kızım, göze görünen bir kilo et, yarım kilo kıyma. Dünyanın parası, ortada bir şey yok..." "Öyle..." dedi komşusu. "Na işte, balık aldım ben de. Bi tabak bişey oldu. Dünyanın parası dediğin gibi." "File bile dolmadı. Parayı bozdurmaya korkuyor insan. Bozdurdun mu..." "Öyle öyle..." dedi gene komşu. Gözleri yeşil yeşil onun. Kahverengi kalemle, yüzünün çizgilerini aşağı sarkıtarak kuyruklar çekmiş uçlarına. Ama, yakıştırıyor kendine. Süslü kadının güveni içinde, gülügülüveriyor. "Bozdurdun mu gidiyor. Eskiden..." "Yok canım, eskiyi hiç karıştırma ya, daha altı ay öncesi bile..." ¶¶
Sayfa 10 - Can YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Arada bir de deli deli gülünmese! O da sinirden. Bir koşuşturmadır gidiyor. İki lokma ekmek için. Herkeste bir geçim, bir, yarın ne olacağız kaygısı. Her şey karışık, her şey bozuk... Dalaverası dönen, arkası olan keka! Yoksa, sürün dur, üç kuruş maaşla... Nedir yani yaşamak! Anlamsız bir hayat.
Bir koşuşturmadır gidiyor. İki lokma ekmek için. Herkeste bir geçim, bir, yarın ne olacağız kaygısı. Her şey karışık, her şey bozuk... Dalaverası dönen, arkası olan kekâ! Yoksa, sürün dur, üç kuruş maaşla... Nedir yani yaşamak! Anlamsız bir hayat.
Canım eve gelmek istemiyor. Bizimki yaşamak değil, hamallık zaten canım. Doğru söylüyor çocuklar. Yalan değil vallahi, koyun gibi yaşıyoruz.
"Sorma!" "Kuş olup uçuvermek istiyorum. Öyle daraldı yüreğim. Hani öyle pek bi sebebi de yok." "Yaşımız o yaş. Dar gelir oldu dünya. Ne uykun uyku, ne... Dünyanın desen, hiç tadı yok."
Reklam
Kuş olup uçuvermek istiyorum. Öyle daraldı yüreğim.
İnsanı insan eden pulu çulu değil, usudur usu.
¶¶ Öylece kalakaldı musluğun önünde. Bıkkınlığı, yorgunluğu arttıran bir görüntü baskını oldu, aralıktan ona doğru. Tepeden umulmadık bir cayırtıyla kocaman bir kuş geçti, deniz kenarlarını anımsatarak. Başını kaldırıp aralığın tepesinden görünen küçük gökyüzü parçasına baktı. Ne yapacağını bilemediği bir zamanı yaşıyordu. Gözü dalan bir insan nasılsa, öylece tüm varlığı dalmıştı. Bir iki saattir içini saran sıkıntı, dağılıyor, genişliyor, yayılıyor; gelip geçmiş tüm yaşamı bir yerlerden ona doğru akıl almaz bir hızla akıyor, çevresinde toplanarak onu sarıyordu. Tüm olarak kavrayamıyordu yaşamını ama, o yaşantının içinde, sanki bir roman okumuşçasına, o romanın kahramanıyla arasında kurulan yakınlık gibi bir yakınlıkla, kendini buluyordu. Kadının biri olarak bildiği kendini, okumamış, öğrenmemiş, çocuklarına ancak ortaokula değin yardımcı olabilmiş bir kadın diye bildiği kendini, anlamsız bir yaşamın kör sürücüsü kendini buluyordu. Değişmişti. Anlayamazdı nedir bu değişiklik. Seziyordu. ¶¶
Sayfa 23 - Can YayınlarıKitabı okudu
<< Erip yetişmesinler, muratları boğazlarında galsın, gözünün göheri gararsın. Ne deyim, vay vay ki ne deyim. Öykem gabarıyor ki anlatılası değel... Gizci namıssız, gizci orospu... Oh ettim, oh ettim söyledim... Oh! >>
Sayfa 44 - Ankara, 1975Kitabı okudu
Reklam
İkisi de susup, ay aydınlığındaki taş döşeli eski zaman yoluna baktılar. Gözleri, taşların alabuçuk pırıltısına daldı. Elti, başını ağır ağır çevirip, Ülker öğretmenin güzel yüzüne baktı. Avurtları çökmüştü. Elmacık kemikleri daha belirgindi şimdi. İlle gözleri! Söylediği her sözün doğru olduğuna inanıyordu elti. <<He,>> dedi içinden <<Adam adama gerek olur, iki serçeden börek olur, he benim güzel gızım, he...>> Sıkıca kolunu tuttu Ülker öğretmenin. <<Beri bah hele Sunam,>> dedi, (1/3)
Sayfa 44 - Can YayınlarıKitabı okudu
(2/3) <<bende olmayan akıllar sende. Sen de benim gözümün göheri sunam, de bana hele, tüm bunnam neye? Şu gül ömrümü talan ettim de bi gün görmedim şo dünyada. Şo gözel dünyada neden hepimiz gözel yaşamıyoruz! Bu annattıklarının, bu kötülüklerin ucu dibi neye varır? Yavrım, vay vay benim sunam, insan insandan ne istiyor, de bana... Sen bilirsin. Nere varır bu yaramaz işlerin, bu ziyanlıkların sonu?>>
Sayfa 45 - Ankara, 1975Kitabı okudu
34 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.