Kimse de çıkıp demiyor: Tasası olmayanın tasarısı olmaz; "tasarı" denen şey yaşadığı anın sınırları içinde sıkışıp kalmayarak en az yarın için tasalanabilecek kadar zihin sağlığını, hafıza bütünlüğünü kaybetmemiş, dünü bugünü ve yarını bir arada düşünebilen kimselerin elinden gelebilecek bir şeydir.
...bu şikâyetlerin eskisine nazaran güç işitilir olması haklılığından bir şey yitirmesine değil, olsa olsa seslendirenlerin mevzi kaybettiklerine karine teşkil eder.
Düşünme her şeyden evvel bugünkü bu hengâmenin ve onun basmakalıp kanaatlerinin zorbalığının ortasında fert olmayı, kendine özgü duyuşa ve bulunuşa - vicdana sahip olmayı gerekli kılar. Düşünme özgürce, ama asla fütursuzca değil, sorgulamayı, özden gelen, yöneldiğini değil, kendisini zorlayan soruları sormayı gerekli kılar. Bu ise yalnızlığı ve sessizliği. Hayatın yükünü kendi başına omuzlamayı, tuttuğu yolda kendi başına anlam arayışı içinde olmayı. Kapanmayı ve kapanarak düşünceyi besleyip doğurtacak düşünürlerin düşünceleriyle ilişki kurmayı. İnsanın ve dünyanın nerelerden geçip buralara geldiğini. Sonra dinlemeyi. Ve beklemeyi.
Dünyanın ve insanın geldiği yer her haliyle düşünmeye çağrıda bulunurken, karşılaştığımız her mesele bizi durup dinlemeye, dinleyip düşünmeye davet ederken düşüncenin izine rastlanmaması, insanın düşünme karşısındaki bu serkeşliği neyin alametidir?
...insan olarak insani şeyleri, ölümlü olarak ölümlü şeyleri düşünmemizi salık verenlere kulak asmamalı, fakat elimizden geldiğince kendimizi ölümsüzleştirmek ve içimizdeki en iyi, en yüce şeyle uyum içinde yaşamak için her şeyi yapmalıyız.