Bil ki her şey insana fedadır, insan da kendisine.
Lazım olan gönülle, gönül sahibine yar olmaktır.
Bütün alem bir kişidir.
İnsan kendini bildi mi, her şeyi bildi demektir.
"İyilik etmek, fenalıktan sakınmak hususunda birbirinizle yardımlaşın,günah işlemek ve haddi aşmakta (düşmanlıkta) yardımlaşmayın." Maide/2
İşte sosyolojinin temel taşı. Halbuki sosyal terbiyeyi garptan öğreniyoruz, hayretim buna. Bu ayet ile bir sosyoloji kitabı meydana gelir.
Hiç bir şey O'nun bilgisi dışında değildir. Ebabilin gagasındaki taşın kime isabet edeceği ezelden takdir edilmiştir. Her taş bir hikayeyi sonlandırır. Hikâyenin kahramanı, hikayenin dürüleceği yere sevk edilir. Hikaye sona erdiğinde, hikayeyi yazan sonrakilere ebabil kuşlarını miras bırakır.
Samiha Hanım, kitabına manidar bir isim vermiş. Kendisi vermemiş bu ismi aslında. Vefatından sonra yayınlanmış bu kitap. Ebabil Kuşları müstakil bir yazınının başlığı kitabın içinde ama mahiyeti itibariyle kitaptaki her bir yazı içeriğindeki isimler, mekanlar ve olaylar ile unutulmuşluğun karanlık tarafından bize bir hikaye aktarmış. Ebrehe ve ordusunu helak eden kuşların gagasında birer taş olduğu gibi aynı zamanda birer ibret de mevcuttur. Ebabil kuşlarının kanatları tarihten ve meçhulden açılır bize. Bu vesileyle severiz ebabil kuşlarını, bu vesileyle onların adını anarken ürpeririz aynı zamanda.
***
Bir dilencinin yıllardır kulaklarında çınlayan sesini işittirir bize Samiha Hanım:
"Efendiler, efendiler..."
İtiraf edeyim bu âmâ dilencinin sesini ensemde beliren bir ürpertiyle ben de işittim. Kâh tarih dersi dinledim, kâh bir paşanın, kâh bir dilencinin öyküsüne tanık oldum. Bir ebabil gagasının sâdık rivâyetlerini dinledim.
***
Samiha Hanımın tahnit eylediği zamanlara, mekanlara, insanlara âşina oldum. Eski zaman sokaklarını adımladım, eski zaman köşklerinde saklambaç oynadım. Okumanın insanı zamandan zamana nasıl taşıdığını bir kez daha gördüm. Yazı bu yüzden tarihin başlangıcı olarak kabul ediliyor sanırım. Yazı olmasaydı ne çok şeyi kaybetmiş olacaktık.
Büyük devletlerin tarihinde Zafer ve fetihler kadar mağlubiyet ve hezimet olması da tabiidir.Ancak, bu acı tecrübeleri yaşamış milletler, gerçekten büyük iseler, geçmişlerine bir aynaya bakar gibi göz atmaktan uzak kalmayarak ona göre politik rotalarını çizmelidirler.
Zulümle pâyidar olmak yeryüzü insanı için mukadder olsaydı, bugün Haccâc-ı Zalim , Hülâgû ve Cengiz gibi kan içicilerin saltanat ve devletleri devam ederdi. Edemedi.
Allah zalim değildir. Şu halde neden Muhammed ümmetinin elini kolunu yahudiye kırdırıyor? Kırdırıyor. Zira, bu ceza kendini Muhammed ümmeti zannedenlere verilen ikazlı cezanın ta kendisidir ki onlar bunun farkında dahi bulunmuyorlar.Zîra kafa kağıdında adı Müslüman diye yazılı olmak kâfi değildir.