....Kadın, tatlı tatlı söylenmeyi abarttı.
Yapmaya çalıştığı işin hakkından gelemeyince, “Bey, burada alışılmışın dışında bir şeyler oluyor, sanırım yağ küpleri taşıyor, koşun yetişin!” diye bağırdı. Sinanoğlu ilk önce anlayamadı, ayağa kalktı gerin
di, Halayık’a ünleyerek ne olduğunu sordu, cevap alamadı, telaşla yağ
küplerinin olduğu yere, kilere indi. Gölgeli karanlığa alışmak için
biraz bekledi. Sonra gözlerine inanamadı, ocaktan indirdikten sonra bile gözdağıyla köpüren pekmezler gibi yağ küpleri (bildiğin) taşıyordu. Seğirtti, taşan yağları başka boş küplerin, büyük testilerin,
koca kazanların içlerine boşaltmaya başladı. Fakat yağ bitmek bilmiyordu, doldukça taşıyor, taştıkça daha çok doluyordu.
Konu komşudan gelenler, Sinanoğlu’na, neler olduğunu, yakın
zamanda yaşadıklarını, bunun sebebini sordu...