Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Emperyalist Türkiye

Yalçın Küçük

Öne Çıkan Emperyalist Türkiye Gönderileri

Öne Çıkan Emperyalist Türkiye kitaplarını, öne çıkan Emperyalist Türkiye sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Emperyalist Türkiye yazarlarını, öne çıkan Emperyalist Türkiye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Türkiye, itirafçılarına estetik ameliyatı yaptırmanın maliyetini kendi devletine yükleyen bir ülkedir. Önce şaşırtıcı geliyor; ancak giderek daha az şaşırtıcı buluyorum. Çünkü, Türkiye tanınmaz olan insanlar ülkesi haline gelmiştir; son zamanlarda insanlarının yüzü hızla değişiyor. Türkiye insanı ve özellikle elit insanı, çok hızlı bir estetik ameliyat sürecini yaşıyor. Türkiye, elit insanının yüzünü değiştirdiği bir döneme giriyor. Türkiye, aydın insanının yüzsüz kaldığı bir ülke oluyor. "Artık hiç tanıyamıyorum" bu söz günlük dile giriyor. "Sanki, bambaşka bir insan" ; bu daha çok işitiliyor. "Çok hızlı değişti"; bu, Türkiye'nin elitine en uygun düşen söz olmalıdır.
Ben burada büyüdüm. Benim çocukluk anılarım bu kenttedir; birisini hiçbir zaman unutamıyorum. Çok çocuktum; Amerikalıların Türkiye'ye ilk deniz askeri gönderdiği yıllardı; İkinci Dünya Savaşı’ndan hemen sonraki günler oluyor. Burası liman kentidir; Amerikan bahriyelileriyle ilk önce tanışma talihsizliğini de yaşıyorlar. Çocuk yaşımda, bu kentte, Amerikan bahriyelilerini tanıdım; Raif Paşa Caddesi'ndeydiler. Birisi eline bir dolar almıştı; bir küçük çocuk boyunda tutuyordu ve mahallenin çocukları bu kağıt doları kapmak için sıçrıyorlardı. Bahriyeli, her çocuğun sıçrayışında doları biraz yukarıya çekiyor ve bir başka bahriyeli de sıçrayan Türk çocuğunun fotoğrafını çekiyordu. Bu fotoğraflar benim belleğimde de var; o günden beri Amerikalıdan tiksiniyorum. Bu tiksintim hiç azalmadı Amerika'da okudum ve yaşadım, ama hep tiksindim. Üstelik kimseyi kandırmak da istemiyorum; halkların dost ve hükümetlerin karşıt olabileceği söyleniyor. Benim için bu da pek geçerli olamıyor; ben Amerikan halkını da pek sevemiyorum. Ortalama Amerikalı, bana kuş beyinli ve pek ilkel geliyor; her Amerikalıdan üçünün aynı fotoğrafı çekeceğine inanıyorum. Buna inanıyorsam; Amerikan halkını sevdiğimi söyleyerek kimseyi kandırmak istemiyorum. Bunları da şunun için ekliyorum: Amerika'ya karşı olan ve Amerika'ya kafa tutan herkese ve her rejime benim sempatim var. Saddam'ın Amerikan karşıtlığına, kuşkusuz, güvenmiyorum; ancak benim yaşamımda Amerikan karşıtlığı temeldir. Ben bir Amerikan sevmez yaratığım; Amerikanofob olmaktan da mutluyum.
Sayfa 217Kitabı okudu
Reklam
Kişiliğe, kimliğe ve kültüre inmesi açısından darbe süreklidir. Dünyanın her yanında kişiliksizleştirme, kimliksizleştirme ve kültürsüzleştirme mekanizmaları işliyor; dünyanın her yerinde insanlar, kendi dilleriyle Amerikanca konuşuyorlar. Hepsi Amerikanca, "Aman Tanrım" diyorlar "Korkarım" diyorlar, "Üzgünüm" diyorlar, "Ciddi misin" diye soruyorlar; hepsi bir Amerikan kalıbından çıkmış bilyalara benzeşiyorlar. Hepsi coca-cola açıp, Mac Donalds yiyorlar; bunlar sürüdürler.
Sayfa 220Kitabı okudu
Basın, Türkiye'de televizyondan çok daha fazla insanları sürüleştirmenin aracıdır. Basın, insanları sürüleştirirken kendisi sürüleşiyor. Parantezi kapatıyorum; sürü olmak, kimliğini yitirmek ve kültürsüz olmak anlamına geliyor. Dolayısıyla bu düzen, kişiliksizliği, kültürsüzlüğü, zorunlu olarak yaymak zorunda kalıyor; eylülist darbe ile Türkiye'ye kakılan rejim, kültürün ve kimliğin düşmanı olarak ortaya çıkıyor.
Sayfa 219Kitabı okudu
Geniş yığınların böyle bir istekle doğrudan doğruya bir ilgileri olabileceğini sanmıyorum. Anayasa, olumlu veya olumsuz olarak, bunları ilgilendirmiyor. Geniş yığınlara, anayasa nedeniyle iyilik akmıyor ve gelen kötülükler de anayasadan kaynaklanmıyor. Fakat buna karşın geniş yığınlar bir sade anayasa programına razı olabilirler. Çünkü mevcut anayasa son derece yasakçıdır. En acil ihtiyaçlar ve talepler karşısında bile yasakçıdır. Bu yasakların kaldırılması ve bir genel affın önünün açılması açısından mevcut ayrıntılı anayasanın kısa ve sade bir anayasa ile değiştirilmesinde bir sakınca görmüyorum. Bu anayasa ve düzeni bir başka açıdan da iflas etmiş durumdadır. Artık tekeller dünyasında yasama gücünün gücü gerçekten sınırlıdır. Bu nedenle tekeller düzeyine ulaşan ülkeler giderek ve artan ölçüde başkanlık sistemine kayıyorlar. Türkiye tam bir başkanlık sistemi olmasa bile hükümet kararnameleriyle yönetilmeye çoktan alışmıştır. Kanun hükümündeki kararnamelerle yönetmek, Türkiye'nin temel yönetim biçimi oluyor. Bu, dünya konjonktürüne göre çabuk değişen koşullara uymak ve yasalarda tekeller düzeninin istediği iç tutarlılığı sağlamak için gerekli oluyor; yasaların yasama organından geçirilmesi hem zaman alıyor ve hem de komisyonlarda çoğu birbiriyle çelişen değişikliklere uğruyor. Bundan kurtulmak için kanun hükmünde kararnamelere başvuruluyor. Yasama organlan ise yıllar sonra bunları tescil eden bir konuma getiriliyorlar.
Sayfa 223Kitabı okudu
Hep bu bölgenin insanı olmaktan heyecan duydum. Hiçbir zaman Avrupa veya Amerikan dünyasına özenmedim
Reklam
Kentlerde genç elitlerin, daha çok geceleri saat onbirden sonra gittikleri ve sabaha doğru döndükleri barlar türedi. Herkesin, işçilerin, işe gitmek için yataktan çıktıkları saatlerde yatağa giren genç ve orta kuşak türediler parazit değil de nedir; sayıları hızla artıyor ve büyük kentlerden çevreye yayılıyor.
Emperyalizmin insanları sürüleştiren, kafaları boşaltan gerici kültürüne karşı kendi kültürümüzü nasıl oluşturabiliriz, koruyabiliriz ve geliştirebiliriz? - Reddederek ve kapanarak. Toptan reddetmek ve kapanmak, yeni ekin için zorunludur. Eskiden Lenin'in "zapatnik" ve Mustafa Kemal'in "batılı" tutkularına daha çok bağlıydım. Şimdi "zapatnik", Batılı, ekine daha çok kapanmaktan yana bir düşüncedeyim. Emperyalizm kültürüne kapanmak ve bu kültürü reddetmek, bir büyük başlangıçtır.
Sayfa 333Kitabı okudu
Ben Osmanlı sultanlarının dar anlamda hain olduklarına hiç inanmadım. Tarihin en uzun hanedanlarından birisidir. Kendileriyle topraklarını özdeşleştirmişlerdir. Son dönemlerinde iki yüz yıl kadar hep yenilmişlerdir, hep ezilmişlerdir; ancak ülkelerine bağlı kalıyorlar. Vahdettin, taht'a çıkacağını hiç düşünemiyor. Reşat ölünce de, yakınlarına, "eyvah ben bu işe hazır değildim" anlamına gelen yakınmalarda bulunuyor. Vahdettin'in eninde-sonunda Kemal ile anlaşmayı umduğunu sanıyorum. Kazım Karabekir, son yayınlanan anılarında, Kemal'in, halife olarak Vahdettin'i önerdiğini kaydediyor. Talihsiz, silik, ama ülkesine bağlı bir sultandır. Hainlik iddiası, bir zamanlar Kemal'in Vahdettin'e yakınlığının üstünü örtmek ve Kemal'le Osmanlı yönetimi arasında ayrılık olduğu izlenimini vermek için, tarihte yaratılmış ve sürdürülen bir terördür. Bu teröre karşı, dinciler, İslamcılar, halifeciler dahil, tek karşı çalışma da benim kitaplarım oluyor. Özellikle yayınlanmakta olan Türkiye Üzerine Tezler'in beşinci kitabı sorularınızı daha ayrıntıyla ele alıyor. Belgeler veriyor.
Sayfa 457Kitabı okudu
John Berger, çok yerinde bir saptama ile reklamın tüketici toplumun ekini olduğunu ileri sürüyor; Berger'in saptamasının özünü değiştirmeden reklamcılığın emperyalist aşamanın artık kültürü olduğunu söylemek durumundayım. Tekelli düzende sokaktaki insanın kültürü reklam kültürüdür; dili, reklamcının basit düşünmeye mahkum eden dili oluyor.
122 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.