Hitler, intihar etmeden önce yazdıgı 1945 tarihli vasiyetinde, "öncelikle" ulusu bir kez daha "insanlığı zehlrleyen uluslararası Yahudilik'e karşı acımasızca karşı çıkmaya" davet edecektir. Hitler'e göre, Yahudi, komünist ve Rus eşanlamlıdır.
Türkiye'de Mustafa Kemal önce ülkesini Avrupa tarzında bir demokrasiyle donatmak istemişti; cahil köylü kitlelerinin siyasal eğitiminin eksikliğinin reform planlarını engellediğini görerek yönünü değiştirdi. Gerçekten de, geçmişle olan bağları tümüyle koparmak, "Emir-ül müminin" (Sultan) her türlü cismani iktidarını ortadan kaldırmak, laik ve modern bir Devlet -bir oranda Jön Türkler'in çizgisinde- kurmak istiyordu. Böylece "Halk Partisi" olarak adlandırılan tek partiye dayanarak diktatörlüğünü sürdürdü; rakipleri vatan haini olarak ilan edildi; meclis lağvedildi ve daha ılımlı bir meclis onu oybirliğiyle cumhurbaşkanı seçti. İktidar aracı, askerlerini sağladığı halk kitleleri ile subaylarını sağladığı burjuvazi arasında bağ kurmaya yarayan ordudur. Dağıtılan topraklar, kararlaştırılan millileştirmeler nedeniyle bir "sol faşizm"den söz edilebilir; ancak sosyalizm yasaklanmıştır ve komünistler izlenmektedir. Sonuç olarak, rejimin geniş bir halk tabanına dayanmasına rağmen, doğuş halindeki kapitalizm desteklenmektedir.
Başka bir anlatımla faşizm, belirli bir ulusal bütünlüğü ifade etmektedir ve koşullar elverdiğinde faşizme başvurma ihtiyacı yeniden hissedilebilir. Hatta Bardache'in ileri sürdüğü gibi, "içtenlikle yurtsever olan her insanın içinde faşizmin tohumu vardır."
İnsanları faşistlikle yaftalamadan önce bunları bir okuyunuz
Faşizmin a priori ve bütünüyle karşı çıktığı, "aydınlanma felsefesi"nden esinlenen ve Fransız Devrimi'ne siyasal olarak devredilen 19. yüzyılın liberal toplumudur. Faşizm ne insanların eşit olduğuna, ne de doğal olarak iyi oldukIarına inanır. Descartes, Kant ve Rousseau'yu ve onlarla birlikte bilimciliği ve sürekli gelişme umudunun