Bir tavsiye üzerine alıp okumuş olduğum bu uzun soluklu roman hakkında söze nereden ve ne şekilde başlasam diye onlarca kez düşündüm.
İnsanların inandığı şeylere karşı vermiş oldukları yaşam mücadeleleri, baş kahraman Hernando'nun her ne olursa olsun yılmadan, her şeyi kaybetme olasılığına rağmen, acıların onu kamçılaması, sevdiği herkesi birer birer kaybetmesi, tutku ve aşk... Romanı bir solukta okutan yazarın kaleminden dökülenler...
Yazarın o dönemin İspanyası'nda asla sona ermeyen iki din anlaşmazlığını da tarafsız bir tutumla sergilemiş olması takdir edilmeyecek gibi değildi. Karakterleri benimsemiş biri olarak; yaşadıkları acıyı, ızdırabı, sevinci, mutluluğu, tutkularını sanki o dönemde yaşayan birisi gibi çok derinden hissettim. Yemek yeme alışkanlıklarından tutun da dönemin baş gösteren eserlerini, ibadethanelerinde geçen diyalogları, yeri geldiğinde gecenin sessizliğiyle köşeye çekilen çiftlerin neler konuştuğunu yazarın ustaca kaleme almasıyla fikir sahibi olabiliyorsunuz. Bir tarihi roman olarak da ele alınabilecek bu eser zaman zaman tozlu raflardan alınmalı, altı çizilen yerleri varsa muhakkak dile gelmeli, getirilmeli.
Öylesine masum, dirayetli ve inançlısın ki Hernando... Hayatın tüm güzellikleri seninle olsun. Unutmadan Miguel... En çok da senin gönlün şen olsun. Kerim, Hamid ve inançları pahasına hayatından vazgeçmiş daha nice insan... Henüz okumamış ve okuyacaklara diyeceğim empati kuramadan bir sayfa bile atlayamayacak olmalarıdır.
Keyifli okumalar.