Güç ve kuvvet ehlinin ağzından çıkan, çıkacak olan hikmet'in inceliğinde değil, sahiplerinin ellerinde sallanıp duran demir'in sertliğinde arandı; bu bakımdan sadece taraftarlarını değil, muhaliflerini de kendi cinsinden olmak üzere peyda etti. Demir sevdalıları bürüdü ortalığı. Soğuk demire tutkun genç militanlar. Bir gecede bütün sorunları çözebileceğini sanan saf ve masum çocuklar. Arkalarına sakladıkları demirin ucunu göstermedikçe ağzı laf yapamayan yaşlı demagoglar.
Kudema'nın zaman tasavvurunda zaman 'geçmiş-bugün-gelecek' olarak kavranıyor ve belki bazılarına tuhaf gelecek ama üstelik bu 'zaman' aritmetik'in içerisinde değil, geometrinin içerisinde mütalaa ediliyordu. Dahası nokta veya birlik bir nicelik değildi onların nazarında. Çünkü her ikisi de ne sayılabilir ne de ölçülebilir idi. Aritmetik sayılabilir olanın, geometri ise ölçülebilir olanın bilgisini veriyor böylece ilkini konusu aded(sayı), ikincisinin konusu mikdar(ölçü) olarak kabul ediliyordu. Zaman 'nokta' ve 'birlik' gibi bir nitelik olarak görülmediği gibi, süreksiz bir nicelik, yani sayılabilir olarak da addedilmiyordu. Evet, o bir nicelikti, ama sayılabilir değil, ölçülebilir olanın bir türü olarak tanımlanmıştır.
Bazı akademisyenler vardır hayatları boyunca bir tek şeyi bilirler ve bir ağaç yüzünden koca ormanı göremezler bir de bazı entelektüeller vardır, her şeyden biraz anlarlar ama hiçbir şeyi tam bilemezler ve onlar da orman yüzünden ağacı göremezler. Kısacası bazıları burunlarını tabloya dayayıp kimi ayrıntıları görürler fakat tabloyu göremezler bazıları da tabloya çok uzaktan bakıp güya bütünü görürler fakat bu sefer hiçbir ayrıntıyı seçemezler. Cabiri bu iki tarafta da durmanın hakkını vermeye çalışmış. O en nihayet bir mağripli olarak önündeki tabloya makul bir uzaklıktan bakıp hem tablonun bütününü görmeye çalışmış hem tablonun ayrıntılarını.