Gavur Mahallesi kitaplarını, Gavur Mahallesi sözleri ve alıntılarını, Gavur Mahallesi yazarlarını, Gavur Mahallesi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Gavur Mahallesi- Mıgırdiç Margosyan
Son zamanlarda öykü okumak beni ciddi anlamda tatmin ediyor. Ve şansıma o kadar güzel öyküler okuyorum ki..
Margosyan Diyarbakır 'in Gavur Mahallesinde doğmuş, eğitim için İstanbul'a gitse de o coğrafyadan kopamamış bir yazar. Coğrafyayı avucunun içi gibi bitmesinin yanında bizim için en önemli kısım yöre insanını çok iyi bilmesi.
Kitabın içinde mahalle hayatını, doğumları, ölümleri, damların yıkılmasını, erkek çocuk doğurmak için yapılması gerekenleri yani günlük hayatta yöre insanının bütün yaşadıklarını anlatıyor bize. Ermenice, Kürtçü, Türkçe karşılıkları yani zaten bir arada yaşayan bu insanların nasıl yaşadıklarını, kendi kültürlerini o kadar tatlı ve masalsı bir dil ile anlatıyor ki Margosyan ben diline hayran kaldım. Bir arada yaşamanın güzelliğini, ayrışmamayı, Hep beraber ne kadar güzel olduğumuzu hatırlamayı özlemişim.
Kure Mama ile tanışıp çocuk doğurtup sonra evlerde keyif yaptim, genç yaşında ölen Güzellerin Meryem'e herkes ile birlikte ağıt yaktım. Anne gebe kalınca yapılan malezi onlarla birlikte tattım. Böyle güzel ve gerçekçi yazmış öyküsünü Margosyan.
İyi ki yazmış.
Okuyun efendim mutlaka okuyun, önerimdir.
Gavur MahallesiMıgırdiç Margosyan · Aras Yayıncılık · 2000857 okunma
Gavur Mahallesi Yazar çocukluğunun Diyarbakır günlerini bizlere anlatırken, günlük hayatı günlük dille çok hoşuma giden tatlı bir anlatımla yazmış. Kesinlikle okunmalı.
Gavur MahallesiMıgırdiç Margosyan · Aras Yayıncılık · 2000857 okunma
Aslında bizim oralarda hamile kalmak kadar, kız çocuğu doğurmak da kolay ve sıradan bir işti. Hatta hatta, sıradan bir iş değil, sıradan bir şeydi. Çünkü kız doğurmak işten de sayılmazdı. Doğum sonrası gelen kız, savaş yenilgisi gibi bir mahluktu. Paşaysa, o zaman ellerinizi havaya kaldırıp zafer işareti verebilirdiniz.
"Bizim oralarda samimiyetin sınırı şurada başlar, şurada biter diye bir kural yoktur. Hele bazı konulardaki yardımlaşmanın sınırı hiç mi hiç çizilmiş değildir."
Bizim muhallebimiz, yoğurttu; çikolatamız da üzüm şırasından yapılmış, güneşte kurutulmuş, sonra kalıp halinde kesilmiş, kesme… Yoğurda pekmez katardık, kaşık kaşık yerdik. Bizim pastamızdı bu, daha doğrusu bizim kekimiz…
Şaşırdınız mı?
Bizim oralarda, Diyarbakır’da ekmek çok yenir. ekmeksiz yemek yemek, ekmeksiz karın doyurmayı denemek, açlık denen şeyin ne olduğunu bilmemek gibi birşeydi.