Gölgesizler

Hasan Ali Toptaş

En Eski Gölgesizler Sözleri ve Alıntıları

En Eski Gölgesizler sözleri ve alıntılarını, en eski Gölgesizler kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Düşünce insanın içine düşünce, yolun yarısı tamam. Yani varılır bir yere, önceki noktada değilsindir artık ve dönemezsin. Dönsen de eksik.
Duvar dibindeki yaşlılara göre, başını ne denli dik tutarsa tutsun kendi içine yıkıldığı belliydi...
Sayfa 116Kitabı okudu
Reklam
Atın üstünde, kafasını sallaya sallaya gidiyordur muhtar... Nereye gittiğini bilmiyordur; ölünecek bir yer olsun da, neresi olursa olsundur. Gerçi her yerde ölünebilir, bunu biliyordur. Gene de kafasında daha güzel bir yer vardır, ölüm ölünen yerle güzelleşirmiş gibi...
Sayfa 198Kitabı okudu
Sonra bir uzaklık çöktü köye, bir uzaklık sokak olup, duvar olup, kapı, pencere, baca ve ses olup ve kıpırtılar olup ve bakışlar ve susuşlar olup her yeri doldurdu.
Sayfa 212Kitabı okudu
Artık görebilmek bile zordu onu, gözleri kayıptı sessizliğinin içinde, kaşları saçlarında, saçları karanlıkta ve karanlığı uzaklığında kayıptı.
Sayfa 218Kitabı okudu
Bir yandan da kendi halinde bir müşteriyken oranın koruyucusu konumuna düştüğüm için canım sıkılmıştı. Gerçi aslında dükkanı değil de kendimi koruduğumun farkındaydım. Üstelik her ay traş olduğum berbere karşı yapıyordum bunu... Saatlerce dükkanı bekliyorum diye kendimi bekliyordum başucumda dikilerek.
Reklam
Belki de bu yüzden delirmişti Cennet'in oğlu; kendini kendine gömebilmesi için delirmesi, delirmesi için de herkesten akıllı davranması gerekmişti.
...bir oturuş biçiminin içinde aynı anda kaç kişi oturur, diye sormuştu. O saatte aklını böyle bir soruya takmasını saçma bulmuştu gerçi, gene de aynı duruşun içinde duran binlerce insanı düşünmekten kendini alamıyordu. Ona göre binlerce kişi, ayrı ayrı yerlerde birbirinden habersiz binlerce duruşu tekrarlıyordu böyle, binlerce duruşu bedenlerini köprü kılarak geleceğe taşıyordu.
Belki de iki yüzlü bir pencereydi benim gördüğüm; ondan geçen bakışın hangi taraftan geldiği hem görenin hem de görülenin yaşadığı duygulara bağlıydı. Üstelik ona ille içeriden ya da dışarıdan bakılacak diye kesin bir kural da yoktu, göz yetiyorsa aynı anda iki taraftan da bakılabilirdi. Hiç kuşkusuz bu durumda kendisiyle karşılaşırdı insan; görse görse, bir pencereden eğilip bakan kendisini görürdü düş kadar yakın bir uzaklıktan... Ola ki şaşırırdı önce; bir yanıyla, yüz yüze geldiği insanın kendisi olduğuna inanmak istemezdi. Peki, ya pencerenin karşı tarafındaki; o inanır mıydı aslında kendisinin öteki olduğuna!
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.