Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Hadrianus'un Anıları

Marguerite Yourcenar

Hadrianus'un Anıları Gönderileri

Hadrianus'un Anıları kitaplarını, Hadrianus'un Anıları sözleri ve alıntılarını, Hadrianus'un Anıları yazarlarını, Hadrianus'un Anıları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Aslında, insanın gerçek sürekliliği kanla belirlene­mez; İskender'in dolaysız verisi bir Asya kalesinde çelimsiz Persli prensesten doğan bebek değil, Sezar'dır; çocuksuz ölen Epaminon­das, çocuk yapmak yerine zaferler kazandığını söyleyerek övün­düğü zaman haklıydı. Tarihte yeri olan insanların pek çoğunun sıradan ya da daha beter çocukları olmuştur; kendi içlerinde bir ırkın tüm kaynaklarını tüketiyor gibidirler. Bir babanın sevgisi, her zaman bir yöneticinin çıkarlarıyla çelişkilidir. Aksi takdirde, imparatoroğlu, gelecekteki prens için en kötü okul olan, prenslik eğitiminin olumsuz etkisi altında ezilir gider.
Reklam
Biz imparatorlar Sezar değiliz; biz devletin görevlileriyiz. Bir gün, sonuna kadar dinlemeyi reddettiğim bir davacı kadın, onu dinlemeye zamanım yoksa, ülkeyi yönetecek zamanımın da olmadığını söylediği zaman haklıydı.
Dünyadaki hiç bir felsefenin, köleliği baskı altında tutmayı başaracağını sanmıyorum; hiç olmazsa adını değiştireceklerdir.
İNSANLIK, ÖZ­GÜRLÜK, MUTLULUK sözcüklerinin henüz kötüye yorulup yıp­ranmamış olmaları ve değerlerini henüz yitirmemiş olmaları bi­le beni sevindiriyordu.
İki kafanın teması
Dostluk tüm benliğini verdiği bir seçimdi; benim yalnız aşık olduklarıma verdiğim gibi kendisini bir dosta tümüyle veriyordu. Beni herkesten iyi tanıyordu; her­kesten dikkatle gizlediklerimi onun görmesine izin verdim; ör­neğin, gizli korkaklıklarını. Benden hiçbir şey gizlememiş oldu­ğuna inanmak isterim. Aramızda hiçbir zaman bedensel bir ya­kınlık olmadı; onun yerini sıkı sıkıya iç içe girmiş bu iki ka­fanın teması almıştı.
Reklam
Bir sevdalının genç bir omuzda soluğunun kesildiği gibi ağzının tadını bilen bir kişinin en sevdiği yemek karşısında zevkle ağladığına tanık olmadıkça, aşkın yalnızca bedensel bir zevk olarak sınıflandırılmasını kabul edemeyeceğim.
Antakya depremi…
Aralık ayının ortalarında, bir gece, deprem, bir kaç saniye içinde Antakya kentinin dörtte birini yerle bir etti. Yıkılan bir direk, Traya'nın orasını burasını ezmişti ama o kahramanca yaralılara yardımını sürdürdü; çok yakın çevresinden bazıları ölmüştü. Suriyeli güruhlar, felaketin suçlusunu bulmaya çalışı­ yorlardı ve İmparator hoşgörü ilkelerini bir yana bırakarak, bir grup Hıristiyanın katledilmesine izin verme yanlışını yap­tı. O mezhebi ben kendim de pek sevmem ama, yaşlı adamla­rın kırbaçlanmasının, çocuklara işkence yapılmasının görüntüsü genel tedirginliği arttırdı ve uğursuz kışı daha da iğrençleştir­di. Depremin etkilerini hemen onaracak para yoktu; binlerce ba­rınaksız insan geceleri meydanlarda çadır kuruyorlardı. Saraya üşüşen ileri gelenlerin hiç kuşkulanmadıkları, gizli bir nefretin, saklı bir hoşnutsuzluğun var olduğunu, yapmakta olduğum yok­lamalardan anlamıştım. Yıkıntıların ortasında, İmparator, bir sonraki seferinin hazırlıklarını yürütüyordu…
Arena!!
Arenada katledilecek vahşi hayvanlann Asya ve Afrika'dan getirtilmeleri bir yıl sürmüştü: Bu tür on iki bin canavarın kat­li ve düzenli bir biçimde on bin gladiyatörün yok edilmesi, Ro­ma'yı kötü bir ölüm alanına çevirmişti. O özel günde, Attianus'­ un evinin çatısında, Marcius Turbo ve ev sahibiyle birlikteydim. Aydınlatılmış kent, gürültülü eğlenceler arasında korkunçtu!
Kadim mevzu
Roma sabahlarının şehvetli okşamala­rının taşıdıkları ünlü adların ya da son gi'zi kendilerini çıplak göstermek olan, ama onu da süsten arındıramadıkları, gösteriş­lerin ayrılmaz parçalarıydılar. Daha çok şey istiyordum: Aynaya ilk kırışıklığın yansıdığı, ilk doğan çocuğun ölümünden sonra ya da hastalık anında olabileceği gibi, kendi kendine kalan süs­süz insan yaratığını görmek istiyordum.
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.