ayşe kulin'in neden bu kadar çok kitap yazdığını bir yorumundan hatırlıyorum, geç yaşlarında yazarlığa başlayıp başarı kazanan ayşe kulin ölmeden önce bir çok kitap bırakma arzusunda ancak nicelik yerine niteliğe önem vermeli.
- artık bora, ilhami, onun kızı, karısı vs kitaplarından fenalik geldi. handan'a başlayıp onun da ilhami'nin handan'ı olduğunu anladığımda sinirler gitti, artık hic bir ilginçliği olmayan bu tiplerin hikayeleri cok zorlama geliyor.
- gay mevzusu konusunda da gerçekten de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olduğu belli, yorumlar çok sığ.
- ayşe kulin'in didaktik anlatımı da bu kitapta fena sıktı; öbür handan'a "evet şimdi mail atıyoruz birbirimize, mail bilgisayardaki eski mektuplar vs vs" gibi anlatımlar bu kitabın içinde sadece saçmalık, çocuk kitabı okumuyoruz. halde edib'in handanı ve kendi handan'ı arasında çok güzel bir geçiş yapabilirdi, olmamış.
- aynı şey günümüz olaylarına geldiğinde de var, "evet işte cumhuriyet bundan kuruldu, başbakan şöyle yapıyor böyle yapıyor", kitap çocuk kitabı olmadığı gibi tarih kitabı da değil, bir romanda bu tarz anlatımların yeri yok.
- gezi anlatımları çok çok fena, ne dediği belli değil, yine bir çocuğa anlatır gibi yaşananlar anlatılmış; camiye ayakkabıları çıkarıp girdimler falan nedir allah aşkına. gezi'ye biraz uzaktan bakmalı bu şekilde değil.
- kendi menajeri barbaros altuğ'un kitabının reklamını da son sayfalarda görünce kitaba tüm saygımı yitirdim, daha da bu konuda başka yorum yapamıyorum.
-yani açıkçası bu kitap çok zorlama geldi, bu kadar kötü olmamalıydı.