Dolanırken kendi kendime mahzun mahzun, düşünürken başıma gelen musibetleri, esas da hastalıktan gelen musibetleri bir "ah" çektim... Karşıdan gelen bir dost sordu: "Nedir bu ah'ın sebebi?" Başladım şikayetlenmeye. Çok ileri gitmeden Dost beni susturdu: "Dur hele dost, ben bir doktor tanıyorum ki senin dertlerinin ilacı onda var. İsmi Said'dir. Bediüzzaman diye de tanınır. Sen hele bir git ona danış. Bakalım ne diyecek."
Helalleşip Dostla düştüm yola. Buldum doktoru ve anlattım derdimi. Dedi ki: " Dost iyi söylemiş, hoş söylemiş ama şifa bende değil. Ben sana bir reçete yazayım, uygula. Şafi olan Allah izin verirse şifanı bulursun. Bu dünyada değilse de, eğer imanla gidersen ahirette bulursun." Reçeteyi yazdı. Onunla da helalleşip tuttum evin yolunu. Ve okudum reçeteyi...
25 deva yazmıştı ki anlatamam etkisini. Anlatmaya kalksam söz bulamam. Şifa bulur muyum, orasını yalnız Allah bilir ama bulduğum çok hakikat var, tabii ki Allah'ın izni ile...
Artık hastalığıma 'hastalık gözüyle bakmıyorum mesela, İlahi bir lütuf olarak bakıyorum. Artık 'ah' demiyorum başıma gelen musibetlere 'oh' diyorum. Yani 'Elhamdulillah'.
Sabır ilacını dozunda kullanmak lazımmış bunu öğrendim. Fazla kullanırsam ilaç biter hastalığım yeniden artarmış. Daha bunun gibi ne ilaçlar aldım Nur eczahanesinden.
Elhasıl: teşekki etmekten vazgeçtim be teşekkür'e döndü dilim.
"Elhamdulillah Ala Külli Hal"
Şimdi ise size sunuyorum bu Reçeteyi.
Huzur Dolu Okumalar...