Yaşadıklarımdan öğrendiğim şey, ben ve ötekiler diye bir ikilinin olmadığı ve insanın kendine bir hayat ısmarlayamayacağı oldu.
Bana göre, hayat bir dizi rastlantı ve bizim o rastlantılarla birlikte nasıl var olduğumuz ya da olmadığımız.
Bazı kişiler psikoterapistle paylaştıklarını, kendilerinin "sorun" olarak gördükleri yaşantılarıyla sınırlama eğilimindedirler. "Sorunsuz" olarak değerlendirdikleri diğer yaşantılarını paylaşma gereğini duymayıp, yalnızca "sorun" olarak gördükleri yaşantılarının "onarılmasını" beklerler. Oysa hayat bir bütün olduğundan, sorun olarak yaşananların kökeninde görünürde sorunsuz yaşantılar bulunur.
Hepimiz başkalarının onayına ve ilgisine ihtiyaç duyuyoruz, ama çoğu zaman onların da aynı ihtiyacı yaşadıklarını, dolayısıyla onlara neler yaşattığımızı pek düşünmüyoruz.
Çoğu zaman, sorunlu bir durumdan yakınarak dolaşıldığında sarf edilen enerji ve zaman, ona "uygulanabilir" bir çözüm bulmak için çaba arandığında sarf edilen enerji ve zamandan daha fazla oluyor
Güzellik, ona sahip olan bir kişiye hoşluk yaratan bir nesne ya da şekildir. Aslında söz konusu nesne, güzel olduğu için ona sahip olana haz vermez, kendisine haz verdiği için onu güzel bulur.
İnsanlar hakkında bilgi sahibi olmak onları tanıma anlamını içermez, çünkü birbirimizi ancak yaşantılar içinde tanıyabiliriz ki bu da zaman gerektiren bir süreç.
Bir insana karşı tavır alabilirsiniz ya da kızıp aşağılayıcı sözlerle onu incitebilirsiniz, hatta fiziksel saldırıda bulunup hastanelik edebilirsiniz, ama onun varlığını yok farz ettiğimizde ona katlanılması en zor duyguyu yaşatırsınız: "HİÇLİK. "