Ölümün alev alev yaktığı bir yuvaya dönüşün hikâyesi olan Heimkehr ebediyen kaybolmuştu.
Ama belki bu kaybın artık hiç önemi yoktu. Belki de insan nereye gittiğini bilince
nereden geldiğini bilmenin pek fazla önemi kalmıyordu.
"Adriana güneş gibi güzeldi o yaz.
Gece gibi güzel, sis gibi, güneş gibi,
yağmur ve güneşli hava gibi ve Glénan açıklarında zümrütü andıran okyanus gibi;
kendilerine vaat edilen aydınlık gelecek gibi parlaktı."
Aralık 1970'te, Kuzey Bölgesi Maden işçileri, kamu davasını hazırlıyorlardı.
Birkaç ay önce, Fouquières-lés-Lens'te, bir grizu patlamasında, on altı madenci ölmüştü. Ölümle sonuçlanan bu kazanın ardından, Yeni Halk Direnişi'ne bağlı savaşçı bir müfreze, maden ocaklarının Hénin-Liétard'daki merkezini ateşe vermişti. Tutuklamalar, militan sanıkların devlet güvenlik mahkemesinde görülen davaları ve Sartre'ın başkanlığında kurulan karşı halk davası.
Sartre, karşı halk davasını desteklemek için bir yazı kaleme almış ve imzalamıştı.
"Olaylar açık: On altı adam öldürüldü, ne yaparsın kader bu, burjuva adaleti kılını kıpırdatmıyor.
Ancak bunun öcünü almak isteyenleri yargılamak üzere ortaya çıkıyor.
Kömür ocakları onca insanı öldürdüğünde, bu normal: HİÇ KİMSE suçlu değil.
İşe bakın ki kömür ocaklarına zarar verenler, suçlu olarak kabul ediliyorlar: Cezalandırılacaklar."