‘.. devam eden her şey grileşiyor, yaşanarak mahvoluyordu. Ölüm gelip vücut bozuluncaya kadar hikayemizin bir sonu olmuyordu…’
.
Anne ve babasının ölümünden sonra Andrea büyükannesinin evine, Barcelona’ya gider. Ülkesi gibi savaşın izlerini taşır ev, yıkılmak üzere ancak hala ayakta.
Ev kalabalık ama Barcelona çok güzeldir.
Üniversite okuyacaktır Andrea, geride bıraktığı köyünden farklı bir dünya ayaklarının altındadır şimdi.
.
Carmen Laforet genç bir kızın heyecanlarıyla birlikte bir ailenin gizlerini döküyor ortalığa. Histeri krizleri, aile içi şiddet, aşk ve aşka oldukça yakın nefret.. Hepsini bir eve sığdırıyor.
Yazarının ölümünden sonra yeniden keşfedilen eserlerden Hiç. Olaylar Franko rejiminin başlangıcında geçse de silik bir şekilde duyumsuyoruz dönemi.
Daha çok içsel buhranlara dalıp gidiyoruz (Andrea’nın büyüme ve hayatta kalma telaşı, yengesi Gloria’nın arada kalmışlığı, teyzenin nefreti ve büyükannenin sinirleri geren sessizliği gibi )
Çok kısa sürede kendisini okutacak kadar akıcı bir eser olduğunu da söylemeliyim. Sonu ‘aceleye getirilmiş’ hissi uyandırmasaydı bende, daha fazla sevebilirdim bu kitabı.
.
Çeviride Zerrin Yanıkkaya yer alırken; kapak resmi Lucian Freud’un Geniş İçmekan adlı çalışmasından ..