Hint Felsefesi Tarihi

Mysore Hiriyanna

Sayfa Sayısına Göre Hint Felsefesi Tarihi Sözleri ve Alıntıları

Sayfa Sayısına Göre Hint Felsefesi Tarihi sözleri ve alıntılarını, sayfa sayısına göre Hint Felsefesi Tarihi kitap alıntılarını, etkileyici sözleri 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kadim Hintli, hakikatin keşfiyle yetinmedi, onu kendi tecrübesinde gerçekleştirmeye de çabaladı. İsimlendirildiği şekliyle, mokşa ya da kurtuluşa ulaşmak için enerji dolu bir çabayla tattva-jnana'yı takip etti. Mokşa, bu yüzden yalnızca entelektüel bir kanaat değil, ona göre felsefenin gerçek hedefidir de. Max Müller'in ifadesiyle, felsefe Hindistan' da "bilgi adına değil, insanın bu hayatta ulaşmaya çalışabileceği en yüksek hedef için tavsiye edilir. " Mokşa anlayışı, sistemden sisteme göre değişir; ancak, bütün sistemlere göre, felsefi kültürün zirvesine işaret eder. Bir başka ifadeyle Hint felsefesi, mantığın ötesini hedefler. Bu görüşün hususiyeti, Hindistan'da felsefenin Batı' da olduğu gibi şüphe ya da meraktan değil hayattaki mevcut ahlaki ve fiziki kötülükten kaynaklanan pratik bir ihtiyacın zorlaması altında doğmuş olmasıdır. Mesele, kadim Hintlilerin çoğunu rahatsız eden bu kötülüğün nasıl kaldırılacağıdır ve mokşa, bütün sistemlerde şu ya da bu.anlamda bu kötülüğün üstesinden gelindiği bir durumu temsil eder.
Sayfa 5 - pdf
giriş
Max Müller'in ifadesiyle, *felsefe Hindistan'da "bilgi adına değil, insanın bu hayatta ulaşmaya çalışabileceği en yüksek hedef için tavsiye edilir.". * Mokşa anlayışı, isitemden sisteme göre değişir ; ancak, bütün sistemlere göre, felsefi kültürün zirvesine işaret eder. Bir başka ifadeyle Hint felsefesi, mantığın ötesini hedefler. Bu görüşün hususiyeti, *Hindistan'da felsefenin Batı'da olduğu gibi şüphe ya da meraktan değil hayattaki mevcut ahlaki ve fiziki kötülükten kaynaklanan pratik bir ihtiyacın zorlaması olmasıdır.* Mesele kadim Hintlilerin çoğunu rahatsız eden bu kötülüğün nasıl kaldırılacağıdır ve mokşa, bütün sistemlere şu ya da bu anlamda bu kötülüğün üstesinden gelindiği bir durumu tasvir ve temsil eder. *Felsefi çaba, esas olarak hayatın hastalıklarına bir çare bulmaya yöneliktir ve bu noktada metafizik sorular doğal bir şey olarak ortaya çıkar.* *Mesela bunu, samsaranın bulanık okyanusunun karşısındaki sahile giden yolu keşfeden, "nehri geçen" anlamına gelen, bazen birkaç okulun kurucusuna atfedilen Tirthan-kara sıfatında açıkça görürüz.*
Sayfa 7 - İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları
Reklam
''Bilgelerin bulmayı araştırdıkları gibi, hiçlik varlığa ilişiktir.''
Genel olarak kötümser olan heretik sistemlerin dünyadan mutlak ayrılığı tavsiye etmeleri, tamamen anlaşılabilir bir şeydir; çünkü hayatın beyhudeliği ve hiçliğine inanç, onların her tarafına nüfuz etmiştir.
Sayfa 7 - İstanbul bilgi (2011) Fuat Aydın
Ahimsa
Hazırlık safhalarında bile, pratik eğitimin genel olarak tasavvur edildiği şekliyle aşkın ahlakı hedeflediğini söylemeyi mümkün kılabilecek bir anlamı olduğunu ilave edebiliriz. Hint görüşüne göre, bireyin yükümlülükleri beşeri toplumla sınırlı değildir, gerçekte bütün canlı varlıkları kapsar. "Komşunu kendin gibi sev" genel emrine, ideal Hint yaşantısını en iyi anlatan "ve yaşayan her canlı senin komşundur" cümlesi ilave edilebilir.
Sayfa 19
Yaratılış şarkısı
O zaman hiçbir şey yoktu, ne hava ne gök ötede. Her şeyi kuşatan neydi? Her şey nerede uyumakta? Derin sularda? O zaman ne ölüm ne de ölümsüzlük vardı, ne gece ne de gündüzün değişimi? Sakince nefes alan, kendi kendinde var olan; ötesinde hiçbir şey bulunmayan. Karanlıkta gizlenmiş karanlık var oldu önce -bir deniz, uzaklarda kaybolan. Bir, gizli bir aşkla gelişen bir kaosta sarmalanmış bir boşluk, Onda ilk olarak arzu var oldu, zihnin ilk tohumu, Bilgelerin bulmayı araştırdıkları gibi, hiçlik varlığa ilişiktir. Karanlık ve aziz boşluk boyunca yayılan, parlayan ışık- Nefes miydi? Yoksa yukarıda olan yüce mi? Hangi ozan cevaplayabilir bunu? Burada bereketlendirici güçler bulundu ve mücadele eden muazzam güçler- Kendi ekmeğini kendisi kazanan toprak aşağıda ve enerji yukarıda. Kim bilir, kim söyleyebilir, bu muazzam varlığın nereden yükseldiğini? O zaman tanrılar doğmamıştı- o zaman kim bu hakikati açıklayabilir? Bu dünya nereden kaynaklandı ve ilahi bir elle şekillendirildi mi şekillendirilmedi mi? Yalnızca gökteki onun Rabbi söyleyebilir, yalnızca o gösterebilir.
Sayfa 28 - pdf
Yaradılış Şarkısı
O zaman hiçbir şey yoktu, ne hava ne gök ötede. Her şeyi kuşatan neydi? Her şey nerede uyumakta? Derin sularda? O zaman ne ölüm ne de ölümsüzlük vardı, ne gece ne de gündüzün değişimi? Sakince nefes alan, kendi kendinde var olan; ötesinde hiçbir şey bulunmayan. Karanlıkta gizlenmiş karanlık var oldu önce -bir deniz, uzaklarda kaybolan. Bir, gizli bir aşkla gelişen bir kaosta sarmalanmış bir boşluk, Onda ilk olarak arzu var oldu, zihnin ilk tohumu, Bilgelerin bulmayı araştırdıkları gibi, hiçlik varlığa ilişiktir. Karanlık ve aziz boşluk boyunca yayılan, parlayan ışık-Nefes miydi? Yoksa yukarıda olan yüce mi? Hangi ozan cevaplayabilir bunu? Burada bereketlendirici güçler bulundu ve mücadele eden muazzam güçler- Kendi ekmeğini kendisi kazanan toprak aşağıda ve enerji yukarıda. Kim bilir, kim söyleyebilir, bu muazzam varlığın nereden yükseldiğini? O zaman tanrılar doğmamıştı- o zaman kim bu hakikati açıklayabilir? Bu dünya nereden kaynaklandı ve ilahi bir elle şekillendirildi mi şekillendirilmedi mi?
Sayfa 28
Reklam
Komşuya ve arkadaşa karşı cömertlik, özellikle övülür ve cimrilik Rigveda'da kınanır. Mesela şöyle der: Kevalagho bhavati kevaladi: "Tek başına yiyen, günahını da kendine saklasın."
Sayfa 31 - pdf
En-El Hak meselesinin ilk formu gibi
Düşüncenin gelişimindeki bir safhada, evrenin bu ana kaynağı yani, Brahman, evrenin içsel hakikatıyla yani, atmanla özdeşleştirildi. Böylece, biri insanın hakiki doğasını ve öteki nesnel dünyayı anlama arzusunun sonucu olan birbirinden bağımsız iki düşünce akımı karıştı ve bu karışım, uzun bir süredir aranan birliğin keşfine götürdü. Atman doktrinine göre, sadece öz olmayan fiziki dünya, şimdi öze indirgenebilir hale geldi. Dışsal olarak birbirinden farklı, ancak içsel olarak benzer olan bu tür iki anlayışın bir anlayışta karışımı, Upanişadik öğretinin ana noktasıdır ve "sen O' sun", "ben Brahman'ım" gibi "büyük sözler"le (mahavakya) ya da Brahman'ı atmanla eşitlemeyle ifade edilir. Dünya kadar birey de, aynı Gerçekliğin tezahürüdür ve bu yüzden de her ikisi aslında birdir. Bir başka ifadeyle, doğayla insan ya da her ikisi ve Tanrı arasında bir fasıla yoktur.
Sayfa 42 - pdf
Mutlak olana, kendimiz olmayan bir şey olarak -saf Brahman diye- baktığımız müddetçe, az çok bir zan ve bir dogma olarak kalır ancak onu benliğimizle bir kabul ettiğimizde, pozitif bir kesinliğe dönüşür ve kendi var oluşumuzun gerçekliğini kabul etme hususunda sezgisel bir yükümlülüğün altında oluruz; ancak onun kesin doğası hakkında hayli karanlıkta olabiliriz. Bu daha yüce gerçeklik, satyam jnanam anantam olarak tasvir edilir. Buradaki satyam, onun mevcut kesinliğine; jnanam manevi doğasına ve anantam ise, kapsayıcılığına ya da sonlu karakterine işaret eder. Bu, Upanişad Mutlağıdır -bir anlamda o ne Brahman ne atman olmayan, bir baş- ka anlamda ise her ikisi olandır-. O kendisini, -tam olarak orada olmasa bi- le- doğasının çoğunu gizlediği, saf cansız madde olarak ortaya çıktığı dış dünyadan daha çok insan benliğinde tezahür ettirir.
Sayfa 42
birinci kısım: vedalar dönemi / Rüyasız Uyku
O, daha ziyade, eğer adlandıracak isek, tefekküri olmayan bir farkında olma durumudur denilebilir. "Bir rüya durumunda, uyanıklık durumunun ilgileri yok olabilir, ancak o hiçbir şekilde ilgisizlik olarak isimlendirilemez. Onun, kendisine has acıları, zevkleri vardır ve derin uyku durumunun ayırt edici özelliği olan mükemmel dinginlikten mahrumdur. Uykunun mutlak huzur ya da mutluluğunu bile uyandıktan sonra hatırlarız, çünkü o zaman yalnızca uyuduğumuza değil fakat derin olarak uyuduğumuza da kanaat getiririz.'' (Maya bu saf berraklık; Yok benden öteye hiçbir şey Brahman'ın yokluğu var hiçten öteye.)
Sayfa 54
22 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.