Huzurlu Yaşama Sanatı

Toksöz B. Karasu

Huzurlu Yaşama Sanatı Gönderileri

Huzurlu Yaşama Sanatı kitaplarını, Huzurlu Yaşama Sanatı sözleri ve alıntılarını, Huzurlu Yaşama Sanatı yazarlarını, Huzurlu Yaşama Sanatı yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Sevilmek
Konfüçyüs'e sormuşlar: “En iyisi kişinin köydeki herkes tarafından sevilmesi midir?" "Hayır," demiş Konfüçyüs. “En iyisi, köydeki iyi insanlar tarafından sevilip, kötü insanlar tarafından sevilmemesidir."
Sayfa 8
İyilik ve Kötülük
Yaşlı bir adam, büyük bir kentin surları dışında otururmuş.Gezginler yanına yaklaşıp, yaşlı adama sorarlarmış: "Bu kentte nasıl insanlar yaşar?" Yaşlı adam da, "Geldiğiniz yerde nasıl insanlar yaşardı?" sorusuyla yanıtlarmış onları. Gezginler "Bizim geldiğimiz yerde yalnızca kötü insanlar yaşardı," diye cevap verecek olurlarsa, yaşlı adam şöyle dermiş: "Yolunuza devam edin, burada yalnızca kötü insanlar bulursunuz." Ama gezginler "Bizim geldiğimiz yerde yalnızca iyi insanlar yaşardı," diye cevap verecek olurlarsa, o zaman yaşli adam da şöyle dermiş: "Girin haydi o zaman, çünkü burada da yalnızca iyi insanlar bulacaksınız.
Sayfa 8
Reklam
Anlamdan yoksun bir hayat, hiç şüphesiz, en güçlülerimiz bile taşınamayacak kadar ağır bir yüktür. Kushner şu efsaneyi anlatır: Tanrı'nın üstüne On Emri yazmış olduğu iki taş levhayla Sina Dağı'ndan inen Musa, levhalar çok ağır ve yol çok dik olduğu halde onları taşımakta hiç zorlanmaz. Yük ona hafif gelir, çünkü levhalar Tanrı tarafından nakşedilmiştir ve taşıyıcısı için çok kıymetlidir. Ancak, altın buzağının" etrafında dans eden Israillileri görünce, rivayete göre, sözler taş levhalardan silinir. Levhalar bomboş taşlardan ibaret kalırlar. Birdenbire, Musa'nın taşıyamayacağı kadar ağırlaşırlar. Bu efsane önemli bir hayat dersi verir: Yapmakta olduğumuz şeyin bir anlamı olduğuna inanırsak, her yükü kaldırabiliriz.
Eski bir Çin hikâyesi, tek oğlu ölen bir anneyi anlatır. Kederli anne bir ermişe gitmiş ve ondan oğlunu diriltecek sihirli bir formül ya da iksir istemiş. Ermiş, ona gezip dolaşmasını ve hiç keder yaşamamış bir hane aramasını öğütlemiş. Ama kadın her gittiği yerde, mezbelelerde de, saraylarda da, kederli bir talihsizlik öyküsüyle karşılaşmış. Nihayet, başkalarının acılarını dinleyip onlara yardım etmeye kendini öyle kaptırmış ki, kendi acısı hayatından uçup gitmiş.
Bir hastalıkla savaşmak, hastalanan kişiye daha evvel hiç tanımadığı bir güç verir ve çoğunlukla onu öyle kökten değiştirir ki, sevdikleri kendilerine "Bu benim tanıdığım kişi mi?" diye soracak kadar şaşırırlar. Benliğindeki dönüşüm öyle bir boyuta varır ki, kişi farklı bir kimlikle, farklı bir isimle yaşayabilecek kadar değişir. Hatta, Eskimolar arasındaki bir inanca göre, insan hasta düştüğünde her zamanki ismi onu terk eder.
Öz-sevgi, maalesef narsisizm diye adlandırdığımız habis bir benmerkezcilik değil, kişinin kendine yönelttiği selim bir şefkattir.
Reklam
41 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.