Suç hiçbir zaman failde değildir, çevrededir: baba evi, toplum, tüketim, medya, kötü örnekler. Her katilin önüne, kendi iyiliği için doldurulması istenen bir çoktan seçmeli soru kağıdı konuyor: Annem beni istemiyordu; çok otoriter/hiç otoriter olmayan öğretmenlerim vardı; babam eve sarhoş gelirdi/hiç gelmezdi; banka bana fazla kredi verdi/hesabımı dondurdu; çocukken/öğrenciyken/çırakken/işçiyken şımartıldım/haksızlığa uğradım; annem babam erken boşandı/geç boşandı; çevremde yeterince boş zaman uğraşları yoktu/fazlasıyla vardı. Bu nedenle kundakçılık yapmaktan/saldırıda bulunmaktan/cinayet işlemekten başka çarem yoktu. (Size uyanı lütfen işaretleyiniz.)
Hangisi daha tuhaftır: insanın tanıdığı kişileri öldürmesi mi, yoksa hakkında hiçbir tasarımının, belki de hatalı bir tasarımının bile olmadığı bir rakibini öldürmesi mi? İkinci Dünya Savaşı’nda kullanılan bombardıman uçaklarının mürettebatı için düşman salt bir soyutlamaydı; bugün de hâlâ sığınaklardaki füze rampalarının başında bekleyen timler, düğmeye bastıklarında yolaçacakları olayların etkilerini hiçbir biçimde algılamamaları için, sıkı biçimde yalıtılmışlardır – o kadar çarpık bir durum ki, bunun karşısında en saçma iç savaş bile neredeyse normal görünüyor. İnsanın nefret ettiklerini yok etmesi ki, bu da genelde kendi mekânındaki rakipleri oluyor, büyük olasılıkla istisna değil, kuraldır. İnsanın en yakınlarına duyduğu nefret ile yabancılara duyduğu nefret arasında açığa çıkarılmamış bir bağlantı vardır. Nefret edilen diğer kişi, aslında hep komşu olmuş, ancak büyük topluluklar oluştuktan sonradır ki sınırların ötesindeki yabancı düşman ilan edilmiştir.