Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İç Savaş Manzaraları

Hans Magnus Enzensberger

İç Savaş Manzaraları Gönderileri

İç Savaş Manzaraları kitaplarını, İç Savaş Manzaraları sözleri ve alıntılarını, İç Savaş Manzaraları yazarlarını, İç Savaş Manzaraları yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
84 syf.
8/10 puan verdi
Hans Magnus Enzesberger ''İç Savaş Manzaraları'' kitabının təhlili. Enzesbergerle tanışma kitabım olan İç savaş Manzaraları mənə sosialojik olaraq həm fərqli baxış tərzi həm də tarixi keçmişə bir başqa pəncərədən baxma fürsəti qazandırdı.Belə ki müəllif heç nəyi ideallaştıraraq anlatmır əksinə hər məsələyə realist yanaşmağa
İç Savaş Manzaraları
İç Savaş ManzaralarıHans Magnus Enzensberger · İletişim Yayınları · 199524 okunma
Reklam
İç savaş sonsuza dek sürmüyor, fakat oluşturduğu tehdit sürekli.
Çox məntiqli , çox realist.
Keşmir sorununda bir şey yapamayız; Sünniler ile Şiiler, Tamiller ile Sinhaliler27 arasındaki kavgayı pek anlamıyoruz; Angola’nın ne olacağına öncelikle Angolalılar karar vermelidir. Ve birbirine düşmüş Boşnakların arasını bulmadan önce kendi ülkemizdeki iç savaşı sona erdirmeliyiz. Almanlar için şu geçerli olmalıdır: önceliğimiz Somali değil, Hoyerswerda ve Rostock, Mölln ve Solingen’dir. Elimizdeki olanaklar bunun için yeterlidir, bunu herkesten bekleyebiliriz, bundan hepimiz sorumluyuz. Fakat ille Alman olarak gerekmiyor. Ve Hic Rhodus, hic salta! First things first’ün28 ne anlama geldiğini bilmek için de İngilizce ya da Latince bilmek gerekmiyor. Her yerde, herkesin kapısının önünde yangın var.
Bu arada katliam kitle eğlencesine dönüşmüş bulunuyor. Film ve video, kiralık katili, adam kaçıranı, seri cinayet işleyeni televizyon kahramanı yapmak için birbiri ile yarışıyor ve ödenekli tiyatrolar kan ve bok sahneleyerek çaresizce korku filmlerinin peşinden koşup duruyorlar.
Ancak sonra, çok daha sonra, suçun sorumluluğu, bana hiç yabancı gelmeyen bir model izlenerek, devrilip gitmiş şu ya da bu lidere yüklenir. Fakat failleri yetiştirip besleyen, onları alkışlayan ve onlar için dua eden “masum sivil halk”tan başka kimdi ki?
Reklam
Fosfor bombaları kenti bir ateş denizine dönüştürürken bodrumda oturan “masum sivil halkta” tuhaf bir değişim olmuştu. Çünkü, daha önceleri, ne yapmak istediğini onlardan gizlemeyen Führer’in21 konuşmasını her dinlediklerinde gözlerinin nasıl parladığını biliyorum: “daha önce hiç görülmemiş devasa bir boğuşma”, ölümüne bir kavga başlatırken ve birkaç yıl önce sinagoglar yanarken orada dikilip izlediklerini biliyorum. Onların coşkulu onayı olmasaydı, Naziler iktidara hiç gelemezdi. Bunun yalnızca Almanlar için geçerli olduğunu söyleyen herkese ahmak derim. Bill Buford’un sözünü ettiği o “her şeye işleyen enerji”, o “sevinç”, o “esrime” olmasa, ne kapımızın önündeki moleküler iç savaş ne de sınırlarımızın ötesindeki cehennem patlak verirdi.
BAX : Le Bon "Kitleler Psikolojisi"
Şimdi altı kişiydiler ve hepsi yerde yatan oğlanı tekmeliyordu. Oğlan yüzünü elleriyle örtüyordu. Bir ayakkabının hedefini şaşırıp şaşırmadığını ya da oğlanın alnına ve burnuna değil de parmaklarına isabet ettiğini çıkan sesten anlayabildiğime şaşırmıştım. Felç olmuş gibiydim. Olayı şimdi gözönüne getirdiğimde, tüm bunlara son verecek kadar yakında durduğumu düşünüyorum... Fakat yapmadım. Sanırım bu aklımdan bile geçmedi. Sanki zaman dramatik biçimde yavaşlamıştı, her saniyenin başlangıcı ve sonu bir film şeridindeki kareler gibi belirlenmişti; ve her gördüğüm kare beni ipnotize etmişti... Bu ilk çarpışma ile bir eşik, imgesel bir sınır çizgisi aşılmış oldu: sınırın bu tarafında, izin verilenlerin sınırını bilmek, –bu sürü içerisinde bile– neyin yapılabileceğinin neyin yapılamayacağının farkında olan normal bir düşünüş vardı; fakat şimdi, sınırların pek kalmadığı, yapılamayacak şeylerin de bulunduğu düşüncesinin artık mevcut olmadığı bir noktadaydık... Daha büyük bir şeye, aşkın bir duyguya yaklaşan bir coşkuydu bu –en azından sevinçti– fakat daha çok esrime gibi bir şeydi. Her şeye işleyen bir enerji yayılıyordu; kendini buna biraz olsun kaptırmamak olası değildi. Yanımda duran bir adam mutlu olduğunu, çok mutlu olduğunu, bu kadar mutlu olduğunu hiç anımsamadığını söylüyordu.”
İç savaşlar, moleküler boyuttan büyük boyuta kadar, bulaşıcıdır.
Amerika’nın, Afrika’nın ve Asya’nın büyük kentlerinde çoktandır mutlu insanlar için dikenli telli yüksek duvarlarla çevrili sığınaklar var. Bazen koca bir semte bile ancak özel kimliklerle girilebiliyor. Bariyerler, elektronik kameralar ve iyi eğitilmiş köpekler girişleri denetliyor. Kulelerdeki makineli tüfekli nişancılar çevreyi koruyor. Dikkati çeken şey toplama kampı ile benzerliği, ancak burada yok edilecek potansiyel olarak görülen, dış dünyadır. Ayrıcalıklılar, bütünüyle soyutlanma lüksünün bedelini ödüyor; kendi güvenliklerinin esiri olmuşlar.
173 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.