Mahkemeye karşı o; Tanrılara herkesten daha çok inandığını, ortada onun tesiriyle yoldan çıkmış bir tek kişinin bulunmadığını söyler. Esasen o, ilahi bir misyonla yüklü; insanları fazilete yöneltmek, ruhun yüceltilmesine sevketmek göreviyle Tanrı tarafından gönderilmiştir. O kendini, yalnızca Tanrıya karşı sorumlu görmekte ve yalnızca ona boyun eğmektedir. Bu uğurda bir değil, bin kere ölmeye razıdır. Aslında değerli insan ölecek miyim, yoksa yaşayacak mıyım diye düşünmemeli, bir iş görürken yalnızca doğru mu, eğri mi hareket ettiğini, cesaretli bir adam gibi mi, yoksa tabansızca mı davrandığını düşünmelidir. Ölüm korkusu yüzünden haksızlığa hiçbir vakit boyun eğmemelidir. Aslında imtihansız bir hayat, yaşanmağa değer bir hayat değildir. Asıl mesele ölümden sakınmak değil, haksızlıktan kaçınmaktır. Ölüm, korkulacak bir şey değildir.
...mutlak kesin bilgi ona ulaşmak İçin özel yeteneği olan insanlara gerek duyar, ve özel yeteneği olan bu insanlar bile mutlak anlamda kesin bir bilgiye uzun ve zahmetli bir eğitimden sonra ulaşabilirler. Bununla birlikte, onlar, böyle bir bilgiye ulaştıkları zaman mutlak doğruluğa(hakikate) ulaşmışlardır: Ahlaksal-siyasal alanda, onlar iyi yaşamın neden meydana geldiğini tam ve eksiksiz olarak bilirler. Platon'a göre, devleti yönetme işine uygun olanlar yalnızca onlardır...
...normal, gündelik, duyusal dünya tümüyle gerçek değildir: O yalnızca yarı yarıya gerçektir. Duyusal dünya, gerçeklik dünyasına, yani Formlar dünyasına karşıt olarak, görünüş dünyasıdır