Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İleri Bakmak

Vera Panova

İleri Bakmak Gönderileri

İleri Bakmak kitaplarını, İleri Bakmak sözleri ve alıntılarını, İleri Bakmak yazarlarını, İleri Bakmak yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şimdi hepsi geçip gitmişti. "Geçmiş artık mazidir", "Eski güzel günler..." der insanlar hep. Ama her geçmiş gün güzel değildi ki. Hafızanızdan silmek istediğiniz günler vardır. Hiç yaşamamış olduğunuza inanmak istersiniz.
Sayfa 167Kitabı okudu
Akrabalık... Çok önemli bir şey! Ama affet beni kardeşim bugün benim ozalitlerim üzerinde çalışan kadın bana senden daha yakınsa... O ve ben tek ve aynı görevin içine çekilmişiz. Tek bir organizma oluşturuyoruz.(...)
Reklam
”Hayat özgürce büyüyen asil bir ağaçtır. Onun üzerine süsler asmak çok saçma. Onlarsız güzel o!”
“Sen duygusal bir çocuksun Saşko, duygusal insanlar iyi eğitim almazsa hayatta çok sıkıntı çekerler”
Listopad çocukluğundan beri annesiyle gurur duyardı. Bu, erkekçe bir gururdu. Onun konuşmasını, yürüyüşünü severdi. Yüzünü güzel bulurdu. Sesi alçaktı ama o bunu bilerek yapar, karşısındakine aslında yüksek sesle konuşabileceğini ama bunu yapmadığını duyumsatmak isterdi. Altmış iki yaşındaydı. Oğlundan on yedi yaş büyüktü. Koyu renk saçlarının arasına griler düşmüştü. En çok elleri yaşlanmıştı, adaleleri sertleşmişti, güzel değildi elleri. Yine de elliden fazla göstermiyordu. Hâlâ güzeldi. Ama bir zamanlar ne kadar güzeldi o! Ne uzun ne kısa boyluydu. Az bir şey zayıf, uzun bacaklıydı. Hafif ve çevik hareketliydi. Yüzü kartal gibi, teni zeytuniydi. Allık sürmemişti. Uzun koyu renk kaşlarının altında kahverengi gözleri vardı. Ağzının rengi çok hoştu, dişleri inci gibiydi. Saçlarını örmek için açtığında dizlerine kadar iniyordu. Kadınlar onda güzellik olmadığını düşünürlerdi. Hatlarında hiçbir yuvarlaklık yoktu. Yanakları soluktu. Sesi de kısıktı. Ama ne zaman dul kaldı, hepsi kocalarını ondan saklamaya başladılar. Konuşkan biri değildi ama sesinin öyle bir tonu vardı ki, konuştuğunda erkekleri kendine baktırırdı. Öyle bir konuşma tarzı vardı ki konuşurken yüzünde ciddi bir ifade olur, kaşları o anda hafifçe çatıktır, sonra kaşları aniden kalkar, gülümseyerek dişlerini gösterir, o zaman çevresindeki tüm erkeklerin yüzü aydınlanır, onun gülümsemesine itaatkârca karşılık verirlerdi.
(...)bu hayatta her bir günümüz lezzetli bir hıyar gibidir.(...)
Reklam
“Bir de devuşka*’lar için içelim...” dedi Martyanov * Genç kız
Stanislav yakınlarındaki çarpışmada yüzünden ve göğsünden kötü şekilde yaralanmıştı. Bu, Lukaşin’in kendi şans yıldızının parlamasını beklediği zamanda olmuştu. Cephe hastanesinde bilincinin açıldığı sırada, “ne şans!” diye düşündü. “Bana olan bu işte!” Hastaneden hastaneye nakledildi, nihayet Moskova’da ünlü bir stomatologun çalıştığı hastaneye sevk edildi. O doktor Lukaşin’in yüzüne birkaç aşamalı ameliyatlar yaptı. Tedavi üç ay sürdü. Bu üç ay çok acılıydı. Ama ameliyatlar başarılı oldu. Yüzdeki kesik izleri çok az fark ediliyordu. “Zamanla hepsi kaybolacak,” dedi doktor. Yaptığı işi beğeniyordu. Sonra üzerinde inci gibi beyaz dişler bulunan yeni bir çene kemiği oturttular. Lukaşin bunları öyle beğendi ki, çektiği acıların karşılığı saydı.
Mariamna söylendi “Sen herhalde elinde kitapla öleceksin.” Yine de aşağıya inip, elinde kalın, paralanmış bir kitapla döndü. “Paralanmış ama” dedi, “bunu daima birileri okur. Çok iyiymiş.” Kitap Gonçarov’un Yamaç adlı romanıydı. Kitabı ilk gençliğinde okumuştu ama şimdi tamamen unutmuştu. Kitabın ortasından açtı. Ağırdı. Nonna onu elinden kaydırdı. Hafif bir uykuya dalmıştı. Uyanınca kitabı tekrar eline aldı. Gün sessiz geçti. Alacakaranlık başlamıştı. Mariamna onun yemeğini hazırlamaya gittiğinden, odada lambayı yakacak kimse yoktu. Nonna arkasına yaslandı, pencereden dışarısını, mavi alacakaranlığı seyretmeye koyuldu. Raiski ve Vera’dan* beri yaşamın ne kadar değişmiş olduğunu düşünüyordu. Aşkın hayattaki yeri insanlar aşka ilgi gösterdikçe değişti. Vera ile mutluluk arasındaki duvar şimdi Nonna için mevcut değildi. Duvar zamanla kalktı. Ama belli ki, mutluluğun hâlâ bir bedeli vardı... Bir kişi aşka kurban etmek için kendisinden bir şeyler feda etmek zorundaydı. Bu neredeyse fizik yasası gibi bir şeydi... Birinin geniş bir yeri varsa, burada iki kişi elbette birbirlerine yer ayıracaklardı. Nonna alacakranlığın sessizliğinde yatağında uzanmış, bunları düşünüyordu. * Yamaç romanının kişileri
Uzun binaların pencereleri kar fırtınasının arasından görünmeye başladı. Sokak lambalarını geçtiler. Lambalar yere düşmekte olan karların üzerine parlak bir ışık döküyorlardı.Yumuşak kar her yeri kaplamıştı. Emeğin ülkesi şimdi beyaz bir kuğu gibi görünüyordu.
29 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.