Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

İlkçağ Felsefesi Tarihi

W. K. C. Guthrie

İlkçağ Felsefesi Tarihi Gönderileri

İlkçağ Felsefesi Tarihi kitaplarını, İlkçağ Felsefesi Tarihi sözleri ve alıntılarını, İlkçağ Felsefesi Tarihi yazarlarını, İlkçağ Felsefesi Tarihi yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Siyasal yaşamın en büyük kötülüklerinden biri, Platon'a göre, politikacıların özdeğe olan düşkünlükleri ve hırslarıdır... Bu nedenle Platon'un ereği, siyasal gücün ekonomik güçten tam olarak ayrılması oldu. Bu yolla tek tutkusu iyi yönetmek olan bir yöneticiler sınıfına ulaşmayı umuyordu. Daha çok zengin olmakla ilgilenenler - yönetim saflarını bırakarak ve etkinliklerini ticaretle sınırlayarak - diledikleri gibi zengin olabilirler.
Sayfa 140 - Özdek: Madde, Erek: AmaçKitabı okudu
Siyasal güç ve felsefe birleşmedikçe, dertlerin ardı arkası hiç kesilmez.
Sayfa 125Kitabı okudu
Reklam
... Mantığın ya da hatta dilbilgisinin, şimdi en az felsefi düşünenlerimizin, bilinçsiz anlıksal işlemlerinin bir parçası olacak biçimde, miras aldığımız sıradan araçlarına onlar sahip değildiler. Yunanlıların, felsefi düşüncenin bu evresinde, anlamakta güçlük çektikleri bir düşünce, bir sözcüğün birden fazla anlam taşıyabilmesidir.
Sayfa 62 - Parmenides'i okurken hatırlanması gereken:Kitabı okudu
...Sokrates öncesi doğa filozofları söz konusu olduğu sürece anlamaya çalışmamız gereken şey özdekle tinin henüz birbirlerinden ayrılmamış olduğu bir anlık halidir, öyle ki burada, varlığın tek ve biricik kaynağı olan özdeğin kendisi, tin ya da yaşamla bezenmiş bir şey olarak görülmektedir.
Sayfa 46 - Özdek: maddeKitabı okudu
Dil ve düşünce birbirlerine ayrılmaz bir biçimde bağlanmışlardır ve birbirleri üzerinde karşılıklı olarak etkileşimde bulunurlar.
Doğal büyüme ya da gelişme süreci sürebilir ya da kör dışsal güçler tarafından engellenebilir. Her durumda, bu doğuş ve büyüme sürecini bir bozulma ve çürüme izlemekte olup tüm zamanlar boyunca varolan, kalıcı hiçbir şey yoktur. Bitelik, birbirleriyle ilişkisiz nesnelerin, apaçık bir biçimde sonsuz olan çokluğunu ve çeşitliliğini gözlemlemekteyiz. Felsefe, bu gözle görülür kaos'un gerisinde, duyuyla değilse bile, anlıkla ayırt edilebilir olan, gizli bir süreklilik ve birliğin varolduğu inancıyla başlar. Bu tümce felsefenin tümü için geçerlidir. Bir modern yazarın felsefi yöntem üzerine söylemiş olduğu gibi:
Reklam
"Ahlaksal düşünce, ortaklaşa yaşamın doğurduğu gereksinimlerin bir sonucu olarak, doğa hakkında düşünmeden önce gelir; oysa eylemin ilkeleri üzerinde düşünme, yine aynı nedenlerden dolayı, en azından biraz daha geç başlar."
Sayfa 25 - Henri Berr (Greek thought)
İyonyalılar, zaman zaman özdekçiler olarak adlandırılmalarına karşın, özdekçi olmaktan o denli uzaktılar ki, devinimin kökeni sorununu, evrenin kendisinden meydana geldiği ilk özdeğin, kendi kendisini devindiren, eşdeyişle canlı bir özdek olduğunu varsayarak çözdüler.
Sayfa 120 - Gündoğan YayınlarıKitabı okudu
Empedokles bu ba­ kımdan tam bir doğa filozofuydu ve evreninde hiçbir yaratıcı tanrı, organizmaları bir ereğe göre ayarlayan hiçbir anlık bulunmamaktay­dı. Canlı yaratıklar da, tıpkı diğer doğal cisimler gibi, öğelerin ka­tışıksız bir biçimde rastlantısal olan karışımlarının sonucudurlar. Em­pedokles şu halde, canlı yaratıkların yapılarının ve organlarının, nasıl olupta bu denli iyi bir biçimde, erek görüntüsü verdiklerini a­çıklamak durumundaydı. Gözler ve kulaklar, ayaklar ve eller, sindi­rim organları, yerine getirme durumunda oldukları işlevlere, o denli hayranlık verici bir biçimde uyarlanmışlardı ki, bunların bu işlevler göz önünde tutularak tasarlanmadıklarına inanmak çok güçtür. Ancak, diyordu Empedokles, bu her zaman böyle değildir. Başlan­gıçta korkunç ve acayip hayvanlar -sığırın kafasına benzer kafaları olan insanlar, ayak bacak gibi organlar yerine, ağaç gibi dalları olan hayvanlar- varolmuş olmalıdır. Ancak varoluş savaşımında varolmaya devam etme eylemine daha az uygun düşenler yok olurlar ve üyeleri, pratik biçimlerde her nasılsa bir araya gelmiş olan türler varolmaya devam ederler.
Sayfa 59 - Gündoğan YayınlarıKitabı okudu
Platon, hocasının söz konusu inancından aldığı destekle, ruhun özü itibariyle, şu gelip geçici dünyaya değil de, ebedi dünyaya bağlı olduğunu ortaya koyan Phytagorasçı dinsel öğretinin doğruluğunu bir kez daha onayladı. Ruhun birçok dünyasal varoluşu olmuştur, ve o bu varoluşlarından önce ve bu varoluşlarının ara­sında, bedenin dışında olduğu zaman, herşeyin ötesindeki ger­çekliği birçok kez, bir an için de olsa, görmüştür. Buna göre, beden­sel ölüm ruh için bir kötülük olmayıp, daha çok gerçek yaşam için bir yenilenmedir. Beden, ruhun yeryüzündeki yaşamından önce ta­nışıklık içinde olduğu İdealar dünyasına uçabilmek için, kurtulmak is­tediği, bir tutukevi ve bir mezarla karşılaştırılır. İdealar öğretisi ruhun ölümsüzlüğü -ya da en azından bedene girmezden önceki varolu­şu- inancına karşılık gelmekte ya da bu inançla birleşmektedir.
Sayfa 99 - Gündoğan YayınlarıKitabı okudu
26 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.