Hareket kısımlara ayrılır: İstem dışı meydana gelen hareket; taşın aşağıya doğru hareket etmesi gibi. Nesne tek yönde hareket ediyorsa, yapı farklı yönlere hareket ediyorsa -bitkilerin hareketi gibi- bitkisel nefis, iradeyle ve farklı yönlere hareket ediyorsa hayvani nefis, kürenin (felek) hareketi gibi irade ile tek bir yönde hareket ediyorsa meleki veya feleki nefis olarak isimlendirilir. Neden ateşin ve taşın hareketinin tabii olduğunu söylediniz? Belki de taşı aşağıya hava itmektedir veya yer onu kendisine çekmektedir. Nitekim havayla doldurulmuş tulum suya bırakıldığında yukarıya tırmanır. Çünkü hava onu kendisine çekmektedir veya su onu itmektedir denilirse: Denilir ki bu geçersiz bir delildir, böyle olsaydı küçük cismin büyük cisimden daha hızlı hareket etmesi gerekirdi. Zira küçük cismin çekilmesi ve itilmesi daha kolaydır. Durum bunun tersidir. Bu da nesnelerin hareketinin yapılarından olduğuna delalet etmektedir. Aksi takdirde yapısının büyümesiyle nesne güçlenmez, küçülmesiyle de zayıflamazdı.
Şüphe tohumuyla başlayıp hâkikatle filizlenen bir hayat:
Gazali, apaçık olduğunu söyledikleri de dâhil olmak üzere bütün bilgilerini ve bunun zorunlu gereği olarak bilgi vasıtalarını eleştiriden geçirdi. Bu arada önce duyu algılarından kuşku duydu. Algı yanılmaları bunun en açık kanıtıydı ve bu tür duyu verilerinin yanlışlığını bize akıl bildiriyordu. Ancak aklın önermeleri gerçekten güvenilir ve
"Ey nefsim, sonra tövbe ederim ve iyi şeyler yaparım diyorsan, ölüm daha önce gelebilir, pişman olup kalırsın. Yarın tövbe etmeyi, bugün tövbe etmekten kolay sanıyorsan aldanıyorsun."
Gazali'nin eleştirilerinin en temel amaçlarının başında gelen şey, metafizikçilerin Tanrının bildirdiği ilahi yasaları açıklarken kendi akıllarına güvenerek ilahiyat alanını kuşkularla doldurmalarıdır. Filozofların görüşleri vahyin bildirdiği hakikati gizleyerek kendi kuşkulu görüşleriyle insanları kandırdığını öne süren Gazali, salt aklın sınırları dâhilinde ilahiyat alanında konuşulamayacağını belirtmektedir. Bilindiği gibi Gazali'ye göre felsefeciler, metafizik ve kısmen doğal bilimlerde kesin bilgiye sahip değildirler. Metafiziğe ilişkin düşünceleri varsayıma dayanmaktadır. Eğer onların metafizik konusundaki görüşleri varsayıma dayanmıyor ve burhana dayanıyor olsaydı, görüş ayrılıkları içinde olmazlardı. Tehafut'ta genel olarak Aristoteles'i ve onların görüşlerini en iyi şekilde nakledip inceleyen Farabi ve İbn-i Sina'yı tutarsız olmakla suçlar (Kemal Batak, "Gazali versus Mantıksal Pozitivizm: Metafizik Bakımından Bir Karşılaştırma). Çünkü Gazali açısından ilahiyat alanına giren konuların çözümü salt akılla ya da burhanla yapılamaz. Düşünürün bu konudaki genel tutumu, dinin pozitif gerçeklerine dair doğruların ne kanıtlanabileceği ne de yadsınabileceği yönündedir. Başka türlü davranmak, filozofları açık bir yanlışlığa, doğrusu saçma ifadeler kullanmaya götürmektedir (M. Said Şeyh). Gazali'nin bu tutumu Kant'ın metafizik çözümlemeleri ve Wittgenstein'ın açıklamalarında görülür: Söylenebilir ne varsa açıkça söylenebilir, üzerine konuşulamayan konusunda susmak gerekir.