İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u Sözleri ve Alıntıları
İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u sözleri ve alıntılarını, İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u kitap alıntılarını, İranlı Yolcuların Gözünden Osmanlı İstanbul'u en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Osmanlı İstanbul'da en çok bulunan ağaç türü Servi Ağacıydı. Servi ağacı dikmek bir Müslüman geleneğiymiş. Bir evin Müslüman ya da Hristiyan evi olduğunun anlaşılması için de Hristiyanlar evlerinin önüne servi ağacı dikmekten men edilmişlerdir."
"Padişah'ın kızları ve kız kardeşleri de bir paşayla evlendirilirmiş. En fazla maruz kaldıkları kötülük; erkek çocuk doğurduklarında Osmanlı ebeleri onları öldürür, anne-baba da mecburen bunu kabul edermiş. Bu çirkin uygulamanın nedenini anlayamadım. Eğer nedeni monarşide fitneyi engellemek olmuş olsaydı diğer Osmanlı şehzadelerini de öldürtmeleri gerekirdi veya bunları da şehzadeler gibi bir yere kapatabilirlerdi."
"Sultan'ın vahşi hayvanları bu bahçeydi. Birçok tavuskuşu ve kafeste kaplanlar gördüm. Kaplanlardan biri çok garipti. Böyle bir kaplanı Frenkistan'ın hiçbir bahçesinde görmemiştim."
Nadir Şah'ın Osmanlı savaşı sırasında ordusuna moral verirken söylediği söz aklıma geldi: "Osmanlılardan korkmayın çünkü düşmanla savaş ve savunma işi elle yapılır. Bunlar tedbiren bir elleriyle şalvarlılarını çeker, diğer elleriyle de kavuklarını tutarlar. Ayrıca çubuklarını tutacak üçüncü bir ele de ihtiyaçları vardır. İnsan iki elden fazlasına sahip olmadığına göre bu da mümkün değildir. Peki, şimdi hangi elle savaşacaklar?"
"Faytonda Kamil Bey'le sohbet ederken camilerin durumunu sorduğumda cevaben, 'Bizim memlekette cami çok, namaz kılan az' dedi. "Çok uzak değil, bir dönem sonra, 'Cami çok, namaz kılan yok' denilecek dedim.
"Marmara Denizi'nin madenlerinden mermer çıkarılıyormuş. Ancak bu mermerin iki tane kusuru vardı. Birincisi, üzerinde çok fazla siyah çizgi vardı, ikincisi ise ne kadar yontulursa yontulsun yüzeyi yeterince düz ve parlak hale gelmiyormuş."
"Sultan, Haliç'in üzerine ahşap ve zincirlerden üç yüz zirai uzunluğunda ve on zirai genişliğinde bir köprü yaptırmıştı. Gündüz üzerinden insanlar, faytonlar ve topların geçtiği bu köprü akşamları toplanıp Haliç'in kenarına bağlanıyordu. Bu köprünün yapımına üç yüz altmış bin tümen para harcandığı söyleniyordu."