Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar

Ernest Hemingway

İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar Gönderileri

İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar kitaplarını, İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar sözleri ve alıntılarını, İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar yazarlarını, İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bir erkek olduğumdan beri bildiğim en karışık konu, bir erkeğin yaşantısıdır. Bir kadının da bağlı olduğu kuramlar varsa, eminim, kadının yaşantısı daha da çapraşıktır. Bir erkek gibi katı ölçülere bağlı olarak yaşayan bir kadın gibi yaşamanın, bir erkek için çok daha kolay olduğunu öteden beri düşünmüşümdür. İçimizde hiçbirimiz katı ölçülere ya da tasarladığımız iyi ahlâk kurallarına uygun olarak yaşamamışızdır. Ama teşebüs etmişsizdir böyle yaşamaya.
Bankalar her zaman zengindir. Hükümetlere benzerler. Değersiz diye, değerli para alırlar, sonra da dört elle yapışırlar.
Reklam
Sana diyorum a kızım...
Bir tutam saçını kel kafasını örtmek için yapıştıran adamlara hiç inanma...
Şimdi yine «Savaş nedir?» diye soralım. Biz, savaş cinayettir diyoruz; özrü yok diyoruz; savunulmaz diyoruz; hiçbir amacın, saldırgan bir savaşı haklı gösteremeyeceğini ileri sürüyoruz. Ne diyordu Clausevvitz? «Devlet politikasının başka yollardan sürdürülmesi» diye tanımlıyordu savaşı.
Hipolito, Madrid'de şoförlüğümüzü yaptı. Başkentin on dokuz gün aralıksız bombardıman edilişi sırasında, biz birşey yazamayacak durumda iken bile, bizi hiç bırakmadı. Her zamanki kaya gibi görünüşünden bir an bile ayrılmadı. Ayrıca bir gün olsun saatinden şaşmadı. Franco, eline fırsat geçtiği halde Madrid'i neden alamadı diye düşünecek olursanız, Hipolito bunu size bütün ayrıntılarıyla açıklar. Hipolito ve onun gibi olanlar, içlerinden sonuncusu sağ kalıncaya kadar sokak sokak, ev ev döğüşür. Son sağ kalanlar da, şehri ateşe verip, yakar. Hepsi işini bilen, yüreği pek insanlardır. Bir zamanların Batı'sını fetheden yiğitler, bunlar. Anarşistler gibi romantik değildiler; ölmekten de korkmuyorlardı. Yalnız ölümden hiç söz etmezlerdi. Anarşistler ise bundan biraz fazla konuşurlar. Tıpkı İtalyanlar gibi.
(...) askerler imparatorlukları yaratırlar. İmparatorluklar da savaşları.
Reklam
Çiçerin soğuk elleri, soğuk beyni ve kızıl, seyrek sakalı, çalışma konusunda gösterdiği insanüstü yetenekleri; kadınlara karşı nefreti ve güvensizliği, reklâmdan kaçışı ve halk ne diyecek diye düşünmemesi, Rusya için çaba göstermekten başka, para da dahil hiç bir şeye aldırmaması ile, hiç zaafı olmayan bir insana benziyordu. Bileceksiniz, Çiçerin hiç asker olmamıştı. Kendisi utangaçtır. Öldürülmekten de korkmuyor, ama yumruğunuzu burnuna doğru uzatacak olursanız, sapsarı kesiliveriyor. On iki yaşına gelinceye kadar annesi kendisini entari giydirerek büyütmüş. Çiçerin başlı başına bir beyin; vücudunu besliyorsa, beyninin bir parçası olduğu için besliyor.
Mussolini bir kitap okuyarak masanın başına geçti, oturdu. Yüzü, ünlü kaş çatması ile daha da asılmıştı. Diktatörlüğünü gösteriyordu. Kendisi de eski bir gazeteci olduğundan salonda bulunan ve konuşmasını bekleyen gazeteciler aracılığında kaç okuyucuya «hitap» edebileceğini hesaplıyordu. Fakat görünüşte, elindeki kitaba dalmıştı. Aslında kafası iki yüz muhabirin çalıştığı 2000 gazetenin satırlarını okumaya dalmıştı bile. «Salona girdiğimizde kara gömlekli diktatör iyice daldığı ve okuduğu kitabından başını kaldırmadı bile, vb . . .» Mussolini'nin ardına geçip böyle ilgiyle okuduğu kitabın ne olduğunu görmek istedim. Fransızca- İngilizce bir sözlüktü ve üstelik ters tutmuştu.
İsmet Paşa:
Onu tanımış olmak iyi bir atlatmaydı ve yürüyüp kendisini karşıladım. Asansörün kapısı önünde birkaç gazeteci onu kalabalıkta itip kakalayınca, «Ne komik bir durum, değil mi ekselans ?» dedim. Okullu kızlar gibi gülümsedi, omuzlarını silkti ve alaycı bir davranışla ellerini kaldırıp yüzünü örttü. Güldüm. O da kıkırdadı. «Randevu alıp benimle görüşmeye gelin,» dedi. El sıkıştık. Asansöre girdikten sonra yüzüme bakıp güldü. Görüşme sona ermişti. Kendisiyle yaptığım mülakatta çok iyi anlaştık. Çünkü ikimiz de gayet kötü Fransızca konuşuyorduk.
Lozan Konferansı:
Herkes asıl İsmet Paşa'yı görmek istiyor, fakat bir gören, bir daha görmek istemiyor. İsmet Paşa kısa boylu, kara kuru bir adam. Hiçbir çekiciliği yok. Bir insan ne kadar ufak tefek ve silik olabilirse, o da öyle. Sanki dikkati çekmemek için özel bir deha sahibi. Mustafa Kemal'in kimselerin unutamıyacağı, İsmet Paşa'nın da, kimselerin hatırlıyamıyacağı bir yüzü var.
Reklam
Bismarck
Balkanlarda gömleğinin eteklerini pantolonunun içine sokan herkes, dolandırıcıdır.
Herkesin bildiği gibi Mustafa Kemal, Yunanlıları silip süpürdü. Mustafa Kemal'in yendiği derme çatma ordunun erlerinin dokuz yıldan beri silâh altında tutulduğunu, kişi olarak Küçük Asya'nın fethi için istekli olmadıklarını ve başkalarının çıkarlarına hizmet amaciyle savaşa girip ölmeye zorlandıkları fikriyle beslendiklerini göz önüne getirecek olursanız, bunun hiç de parlak bir askerî zafer olmadığını anlarsınız. Özellikle Mustafa Kemal birliklerinin, istilâcıları ülkelerinden sürüp dışarı atmaya kararlı vatanseverler oldukları  anlaşılınca, durum daha da belirginleşir. İyi eğitim görmüş, iyi silâhlandırılmış ve hırslı vatanseverlerin kendi topraklarında, gönülsüz, subay kadrosu yeteneksiz, sıla hasreti çeken toplama istilâ ordusu karşısındaki etkililik derecesi, ona karşı birdi. Oysa İngiltere, Yunanlıları desteklerken, Mustafa Kemalcilerin bu derece etkili olabileceklerini hiç bilmiyordu.
288 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Hemingway, I. dünya savaşından sonra İstanbul’da bir gazeteci olarak bulunuyor. Gözlemlerini kaleme almış. Açlık, bitler, savaş mağduru göçmenler, çamurlu sokaklar. İstanbul ve özellikle Edirne için anlattıklarından çok etkilendim. Bir gazeteci olarak görüştüğü Mustafa Kemal’i hayalperest, çılgın bir isyancı olarak tasvir ediyor :) ismet paşayı daha makul buluyor. Dönem İstanbul’unu yazarlık serüveninin başında, genç bir gazeteci gözüyle Hemingway’in kaleminden okumak şaşırtıcı ve güzeldi. Dil akıcı, içerik ise kasvetli, merakla ve üzüntüyle okudum. Keyifli okumalar dilerim.
İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar
İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından MektuplarErnest Hemingway · Milliyet Yayınları · 199884 okunma
288 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Bu kitapta Hemingway 'i yazar kimliğinden ziyade gazeteci kimliğiyle görüyoruz. Hem Birinci Dünya Savaşı hem de İspanya İç Savaşı hakkında kıymetli düşünceleri, incelemeleri var. Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü hakkındaki görüşleri de mevcut. Sanıyorum ki uzun süredir baskısı yok, sahaflardan ya da Nadir'den edinebilirsiniz.
İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından Mektuplar
İşgal İstanbulu ve İki Dünya Savaşından MektuplarErnest Hemingway · Milliyet Yayınları · 199884 okunma
“Gerçek savaş asla kâğıt üzerinde anlatılana benzemez. Ne kadar anlatılsa, gerçek olana erişemez.”
Sayfa 230Kitabı okudu
71 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.