Celal Esat'ın da dediği gibi ''Eski mimarlarımız bir medrese, bir cami, bir ev veya bir çeşme yapacakları vakit onu Türk üslubunda yapmayı düşünmezlerdi. Medresenin, caminin, evin veya çeşmenin kendilerine mahsus düsturları vardı. Onu tatbik ederler ve bu sayede yaptıkları bina bütün ruhuyla milli olurdu. O asırlarda mimarın pergelini, nakkaşın fırçasını tahrik eden bedii heyecan hep birdi. Bütün sanat eserlerinin üstünde aynı his, aynı heyecanın hakim olduğu görülürdü.''