Dünyanın sonu” ya da “kıyamet”, eski zamanlarda İsrafil’in borusunu öttürmesiyle başlayıp bir defada olup bitecek tekil bir olaydı. Şimdiyse “seküler” kıyamet, yani “bizim dünyamızın sonu”, ağır çekimde, alıştıra alıştıra gerçekleşiyor.
Bizim kıyametimiz, dünyanın bir felaketten bir başkasına sürüklendiği ekolojik çöküşün distopik dünyası. Farklı biçimlere bürünen bir çoklu krizler, çoklu felaketler zamanı. Zamana yayılan, farklı bağlam ve koşullarda farklı biçimlere bürünüp felaketli sonuçlar yaratan bir “eşitsiz ve bileşik kıyamet” devri.