Renklerimi ak direnişiyle rüzgâra salıyorum,
Yağmura veriyorum sevaplarımı
Veriyorum bedenimi toprağa,
Ardımda kaç kundak bırakıyorum
Ve kaç ak sütüne doyulmamış anneyi..
Çaresizliğin doruğundaydı. Ne söyleyecek sözü vardı ne susmaya tahammülü... Haykırmak istiyordu, meydan okumak istiyordu. Yüreği bedenine sığmıyordu, bir kaç kelime mırıldandı:
"Kula kul olmamak gerek."
Gece karanlığında beslenen
Aşkları istemiyorum
Bir türkü söylüyorum içinde gözyaşı olmayan
Bir türkü daha takılıyor dilime
Duvarları yalayan
Yazıyorum şafaklarda kimsesiz çocukları
Açlık kokan kaldırımlar da çıplak ayaklar..
Sanmayın bu suskunluğum çaresizliğimdendir Çığlığımın rengidir
Artık aramayın beni renkli günlerde
Yırtık gülüşleri düşlemiyorum
Kundaklardan koku gönderiyorum
Annelere..
Yüreğime inen acıya dayanamıyorum dirhem dirhem eriyorum siz görmüyorsunuz. Hem benim acım gözlerimde yaşa dönüyor oraya bırakıyorum yine de geçmiyor..
Bütün hamd-ü senalar, medh ve şükürler, ezelden ebede kadar noksan sıfatlardan münezzeh ve kemal sıfatlar ile muttasıf olan âlemlerin Rabbine mahsus ve münhasırdır.
Allah-u Teâlâ'nın rahmeti, meleklerin istiğfarı ve müminlerin duaları, bütün mahlûkatın efendisi, önderi ve rehberi olan Hazreti Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) ile âlinin, evlâdının ve ashabının üzerine olsun.
Zaten ben bu dünyayı hiç anlamadım hiç sevmedim, ısınamadım. Hatam, cahilliğim bir ömür mutsuzluğuma neden oldu. Ne gülecek ne de ağlayacak gücüm kalmadı benim..
"Annem hep bu saatte gökyüzüne bakar dua ederdi ellerini kaldırarak. Ellerini annesi gibi gökyüzüne doğru kaldırdı, [..] "Elhamdu lillahi rabbil-âlemiyn ves-salâtü ves-selâmü alâ Resülina Muhammedin ve alâ âlihi ve sahbihi ecma'iyn."