Kan şekeri ve insülin yüksekliği, tüm vücutta genel bir karbonhidrat metabolizması bozukluğu olduğu için, tüm vücutta bulunan hücrelerin beslenmesi bozulmakta, bu da kılcal damarlarda (buna bilimsel olarak kapiller damarlar diyoruz) bulunan hücrelerin geçirgenliğini, yani permeabilitelerini artırarak hücreleri zayıf düşürmektedir. Zayıflamış olan hücrelerde de (özellikle endotel dediğimiz damarların iç yüzeyinde bulunan hücrelerde) doğal olarak yırtılmalar ve erken parçalanmalar daha kolay meydana gelmektedir. İşte kalp krizi ve inmenin nedeni, asıl bu hücrelerin zafiyete uğramasından dolayı ortaya çıkmaktadır.
*1950’ li yıllardan önce Türkiye’de beyaz ekmek yoktu ,rafine un da yoktu .Son 60 yıl içinde gelişen teknoloji ile hem unların öğütülme hızı arttı hem de glisemik indeksleri! Artık ne un eski un, ne de maya eski maya !Bugün yediğiniz bir dilim ekmek üzerine sığacak çok sayıda kesme şekere eşit! Bu sebeple ekmek kan şekerini çok aşırı hızda yükseltip aniden düşürebiliyor.
* Ayrıca ekmeklerin içinde aşırı miktarda tuz ve yumuşaklığını artırmak ya da daha çekici görünmesini sağlamak için farklı yapay katkılar da kullanılabiliyor.
*Sonuçta bu kadar olumsuz etki bir araya toplanınca ekmek sizi değil vücutta sinsi sinsi gelişen dejeneratif hastalıkları beslemiş oluyor .Tabi bir de Türk halkında yaygın bir şekilde gizli maya ve gluten/gliyadin alerjisi olması bu konuyu daha önemli bir sağlık sorunu haline getiriyor.
“İnsülin direncini başlatan zararlı yağlar: trigliseridlerdir, yanlış bilindiği üzere doymuş katı hayvansal yağlar ve zeytinyağı gibi bitkisel yağlar değildir.”