Kâtip Bartleby sözleri ve alıntılarını, Kâtip Bartleby kitap alıntılarını, Kâtip Bartleby en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
İdamlığın çaresizlik içinde beklediği af; ölümü umutsuzca kabullenmişlere birkaç teselli cümlesi; çaresi bulunama- yan dertlerinin içinde kıvranarak ölenlere müjdeli haberler...
Hayatın içindeki vazifelerini yerine getirsin diye dağıtıma çıkmış ama yalnızca ölüm tarafından teslim alınan mektuplar.
Ah Bartleby! Ah insanlık!
Sefalet düşüncesinin ve görüntüsünün içimizde bir yere kadar şefkat uyandırdığını kim inkâr edebilir, hatta korkunç bir çaresizlik kaplar içimizi ama dediğim gibi sadece bir yere kadar.
.
.
Vücudundaki yaralara merhem
olabilirdim, ama ona çektiği acıları yaşatan vücudu değildi ki!
Başına gelen her şeyin temelinde kederli ruhu vardı ve ben ne yazık ki ruhuna dokunamazdım.
.
.
"Demek sana da bulaştı?" dedim heyecanlanarak.
"Affınıza sığınıyorum efendim, ne bulaştı?" diye sordu Hindi. Saygısını muhafaza ederek paravanın arkasındaki o küçücük boşluğa sığışmaya çalışınca Bartleby'nin üstüne doğru yaslanmak zorunda kaldım. "Ne bulaştı efendim?"
Bartleby, mahremiyetinin ihlal edilmesinden gücenmişe benziyordu ve "Burada yalnız kalmayı tercih ederim," dedi.
"İşte bu kelime bulaştı Hindi," dedim, “işte bu kelime!"
"Ne, tercih mi? Evet, ilginç bir kelime. Şahsen ben kullanmam. Ama efendim, diyorum ki, şu dediğimi bir tercih etse..."
"Hindi," diye sözünü kestim, "lütfen çıkar mısın artık?" "Ne, tabii efendim, madem çıkmamı tercih ediyorsunuz."...
Kendi kendime şöyle düşündüm: Ah, mutluluk ışığa doğru akar, biz de dünya ne kadar neşeli bir yer deriz; halbuki sefalet kendi vakarında saklanır ve biz de hani, bu dünyada sefalet yok deriz.
"Yapmamayı tercih ederim," dedi yine.
Bir anda gözüm seğirmeye başladı. Yüzündeki o boş sakinlik mavi gözlerinin donuk dinginliği içinde daha da çıldırtıcı bir hal almıştı. En ufak bir heyecan yoktu yüzünde. Tavrında ne bir rahatsızlık, ne öfke, ne sabırsızlık ne de en ufak bir kabalık vardı. Yüzünde insana özgü herhangi bir duygunun en küçük emaresi bile yoktu. Aksi olsaydı zaten hiç tereddüt etmeden onu derhal kovardım. Fakat ha alçıdan yapılmış cansız Cicero büstümü dışarı atmışım, ha Bartleby'yi, değişen bir şey olmazdı. Hayretimi muhafaza ederek bir süre öylece karşısında dikildim.
"Bartleby," dedim çok daha nazik bir sesle, "buraya gelebilir misin? Gerçekten, senden yapmamayı tercih edeceğin bir şey istemeyeceğim, yalnızca konuşmak istiyorum."
Bunun üzerine yine ruh gibi usulca beliriverdi.
"Bartleby, nereli olduğunu öğrenebilir miyim?"
"Öğrenmemenizi tercih ederim."
"Bana kendinle ilgili, ne olursa olsun, herhangi bir şey anlatır mısın?"
"Anlatmamayı tercih ederim."
"Ama seninle konuşmaya çalışıyorum. Buna ni- çin itiraz ediyorsun ki? İki arkadaş gibi konuşmak istiyorum yalnızca."