İki uç muhit : Akademisyen ve oldukça tanınmış anne- babanın çocukları olan Zoe ve Russell ile annesiz- babasız, psikolojik sorunları olan ( deliliğin sınırlarında) bir yenge ve hayatını ona adamış bir dayı ile büyüyen Anna ve Stephen...
.
Zoe ile Russell, Anna ile Stephen bir madalyonun iki yüzü gibiler. Sofistike ,derin ,renkli , hayalperest bir yüze karşı yoksul ,yavan , sıkıcı ve yalnız diğer yüz.
.
Arkadaşlık ilişkisi ile başlayan , aile olmaya giden, bir parçalanıp bir birleşen ilişkiler üzerinden ilerleyen bu romanda aşk, dostluk,aile ,ebeveynlik kavramları sakin ,durgun ,bilgece ,filozofî bir bakışla irdeleniyor.
.
Birini değiştirmek mümkün mü? Peki ya onunla değişmek? İnsan aşk uğruna nelerden vazgeçer , mesela kendinden ? Sadakat gibi bir kavram gerçek ideallerimize , gerçek sevgimize engel olmalı ? Yıllar önce verilen sözler bir ömür tutulmalı mı? Sürekli değişen ,akan bir yaşama aykırı değil mi bu ?
.
Yani kitap bittikten sonra başlıyor asıl kafa karışıklığı ve sorgulam . Ağır ,yavaş ilerleyen ; olaydan çok düşünce ağırlıklı , tek mekanli bu kitabı çok sevdim ️
.
"Eski yazdıklarıma bakınca günlüklerin ne kadar yanıltıcı olduğunu görüyorum.En çok düşündüğü şeyler hakkında yazmıyor insan."
.
"Boğulmakta olan insanların kendileri gibi boğulmakta olan başkalarını kurtarması beklenemez,diyerek kendi içini rahatlatır; ama sonra kurtarmaya gidenin hep boğulma ihtimali olduğunu ve bazen neticede onun boğulduğunu hatırladı."
.