Tabiii hayat limonata değil… ama benziyor! Herkesin hayatı algılama şekli farklı. Çünkü hepsinin geçmişte yaşadıkları, taşıdığı yaralar ve bunların yarattığı korkular farklı. Limonatanın gerçek tadını alabilmek için geçmişte yaşadıklarımızın bıraktığı izlerin ve geleceğe dönük korkularımızın farkına varmamız gerek
"Neden gidiyoruz?"
"Savaştan dolayı Alex.Artik Macarları İtalya'da istemiyorlar."
"Savaş ne demek?"
"Kavga demek kızım. Büyük kavgalar. Ülkelerin kavgası."
..." Ama kavga etmek kötü bir şey." ..." Károly arkadaşlarıyla kavga ettiğinde çok kızıyorsunuz ona.Kavga eden ülkelere kızan büyükleri yok mu?"
Rüyacığım, düğüm ne zaman çözülüyor biliyor musun? Acı olsun, tatlı olsun, geçmişin gerçek olmadığını fark edebildiğinde. Kaybettiklerinin geri geleceği günün özlemiyle rüya görmekten vazgeçtiğinde…
Kendini tanımadığın sürece kendine karşı hoşgörülü olamıyorsun. Kendine hoşgörün yoksa, başkalarına hiçbir zaman hoşgörülü davranmıyorsun. Kendini affedemezsen, hiç kimseyi affedemiyorsun. Kendin özgür olmadıkça, kimseye özgürlüğünü veremiyorsun. ve en önemlisi kendini sevemezsen, başkalarını sevemiyorsun. Başkalarını sevemediğinde, kalbini açamadığında korkularının ne kadar yersiz olduğunu göremiyor, onları yenemiyorsun. Ve bu korkular hayallerini gerçekleştirmene engel oluyor.
Düğüm ne zaman çözülüyor biliyor musun?Kaybettiklerinin geri geleceği günün özlemiyle rüya görmekten vazgeçtiğinde. Geçmişte kaybettiklerin hiçbir zaman geri gelmiyor.. kayıplarının sende bıraktığı izleri fark edebilmek gerek... Bunları kabullenmek gerek.... Bu izlerle barışabilmek gerek... Kaybettiklerinin yerine bugün başka şeyler var. Onları da kaybetmeden görebilmeli bugünü yaşayabilmelisin... Yaşamın tadına varabilmelisin.
Modernlik, mutlaka eskiyi kökünden söküp atmak ve yerine insanlara tüm geçmişlerini unutturacak kişiliksiz ama illa ki yepyeni çirkinlikler mi getirmekti? Eskilere bakmak, onları korumak çağın yeniliklerine ayak uydurmalarını sağlayacak değişiklikler yapmak olmuyor muydu?