Bir kitapcıdan bir liraya buldum bu kitabı. Öyle büyük beklentilerle girmedi hayatıma. İşe giderken trende, vapurda okudum. Hayatın, işin, zamanın bunca karmaşası ve hızlılığına rağmen bütün sakinliği ve dinginliği ile rahatlattı beni. Okurken de şöyle düşündüm Japon kültürüne ilgimin olması sebebini; dışarıdan ne kadar sakin dingin görünüyorlar. Fakat her incelik, detay iç dünyalarında büyük tsunamiler yaratıyor. (Avrupa, Amerika gibi kültürlerin aksine, oralarda ise daha çok hareket, duygu var gibi. Oysa bana daha çabuk yanıp sönen alevleri anımsatıyorlar. Bu benim hissiyatım tabii ki.) Japonlarsa bende yavaş yavaş ama iç ısıtan bir ateş hissi uyandırıyor. Gerçekten doğayla ne kadar iç içe olduklarını görebiliyorsunuz. Doğayla birlikte yaşamak değil de doğanın bir parçası olmak... Ağır, sakin fakat fırtınaları da zor olan. Hani şu uzun ömürlü kaplumbağalar gibi.
Bunların dışında kitabın içeriğinden bahsedecek olursam ikiz kız kardeşlerin birbirini bulmasını anlatan bir kesit hikayemiz. Sonuca bağlanmış bir sonu yok. Birinin hayatına bir evrede girmiş ve onun hikayesini dinlemişsiniz gibi düşünebilirsiniz. Zaman neler gösterecek, ilerde ne yapacaklar bunları bilmek için yaşamamız gerekiyor sanki.
Bana bunları hissettirdiği için severek okudum bu kitabı. Sizlere de elbette tavsiye ederim.