Kuvayi Milliye

Nazım Hikmet Ran

Kuvayi Milliye Gönderileri

Kuvayi Milliye kitaplarını, Kuvayi Milliye sözleri ve alıntılarını, Kuvayi Milliye yazarlarını, Kuvayi Milliye yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Geri gelmesi mümkün olmayan hatırlanmamalı.
-Bizim İstiklâl Marşı'nda aksıyan bir taraf var, bilmem ki, nasıl anlatsam, Âkif, inanmış adam, fakat onun, ben, inandıklarının hepsine inanmıyorum. Meselâ, bakın : «Gelecektir sana vaadettiği günler Hakkın.» Hayır, gelecek günler için gökten âyet inmedi bize. Onu biz, kendimiz vaadettik kendimize. Bir şarkı istiyorum zaferden sonrasına dair. «Kim bilir belki yarın...»
Reklam
Dağlarda tek tek ateşler yanıyordu. Ve yıldızlar öyle ışıltılı, öyle ferahtılar ki şayak kalpaklı adam nasıl ve ne zaman geleceğini bilmeden güzel, rahat günlere inanıyordu ve gülen bıyıklarıyla duruyordu ki mavzerinin yanında, birdenbire beş adım sağında onu gördü. Paşalar onun arkasındaydılar. O, saatı sordu. Paşalar : «Üç,» dediler. Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar ince, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlıyacaktı.
Ve kadınlar, bizim kadınlarımız : korkunç ve mübarek elleri, ince, küçük çeneleri, kocaman gözleriyle anamız, avradımız, yârimiz ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen ve dağlara kaçırıp uğrunda hapis yattığımız ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki ve karasabana koşulan ve ağıllarda ışıltısında yere saplı bıçakların oynak, ağır kalçaları ve zilleriyle bizim olan kadınlar, bizim kadınlarımız
Ayın altında kağnılar gidiyordu. Kağnılar gidiyordu Akşehir üstünden Afyon'a doğru. Toprak öyle bitip tükenmez, dağlar öyle uzakta, sanki gidenler hiçbir zaman hiçbir menzile erişmiyecekti.
920'nin 16 Martı uykuda kesti kâfir üçümüzü, kurşuna dizdi kâfir ikimizi. İngiliz'in hepsi değil domuzu Sabaha karşı aldı canımızı.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.