Ardımız sıra sürüklediğimiz nesneler selinin uğrak yerleri, tozlanma yerleri, tortulaşma yerleri. Aletlerimiz, gereçlerimiz. Sonra da aynalar. Yaşadığımızın, başkalannın aracılığından geçmeyen, başkalarını gereksemeyen kanıtlayıcıları.! İnimizi donatırken, daha sonra da, süslerken özen gösterdiğimiz, seçtiğimiz, sevdiğimiz, bir gün usanıverdiğimiz, övünüp, gösterdiğimiz, kaldırıp attığımız bu nesnelerin topu, önce “yeni almmış”tır, sonra “yeni”dir, sonra “alışılmış”tır, daha sonra eskimeğe başlar; eskimenin çeşitli biçimleri vardır bir yaşam boyu görülen...
Geçerliği geçmişlikten, günün çizgilerine uymaz olmuşluktan işlevsiz kalmaya, delinip, kopup, parçalanmaya giden... Daha sonra da, bir yaşam boyunu aşıp zamanın dışına çıkar görününce, içindeki tahta kurtlan kemirmelerini sürdüredursun, kağşamalar ara ara kendini duyuradursun, değişmezliğin, sarsılmazlığın, zamanın dışında kalmışlığın, etkilenmezliğin, ölmezliğin simgesi haline gelir kimi nesne. Tarih bu yıkılmazlarla yazılır. Salt ömürleri biraz daha uzun olabildiği için. O nesneleri yapan eller çoktan dağılmış olsa da arada bir anılırlar.
İnsandan çok daha uzun süre yaşayabilen nesnelerdir dünyayı sürdüren. İnsansa, bunları yapmış olmakla övünür ancak.