İlkel kültürlerde insanlar yalnızca gerçek deneyimlerinden söz ederler. Erdemin, iyiliğin, kötülüğün, güzelliğin ne olduğunu tartışmazlar, günlük yaşamlarının istemleri, bizim eğitilmemiş sınıflarımızdaki gibi, belirli kişilerin belirli
durumlarda göstereceği erdemlerden, kendi kabiledaşlarının iyi ya da kötü edimlerinden ve belirli bir adamın, kadının ya da nesnenin güzelliğinden öteye gitmez. Onlar soyut fikirler üzerinde konuşmazlar.
Boas diyordu ki: "Dakota Kızılderilileri iyiliği bir sıfat değil de isim sayarlar."
Adam birisine "iyi ol" demek yerine "lyiliğini koru" diyecekler yani.
...
İyi, isimdir. İşte buydu. Phaedrus'un aradığı buydu işte. Kaleye yapılan ve futbol maçını bitiren ataktı bu.
Tüm Nitelik Metafiziği bir sıfattan çok bir isim olan "iyi"dir.
Nihai Nitelik elbette bir isim ya da bir sıfat ya da diğer herhangi tanımlanabilir bir şey değildir; ama tüm Nitelik Metafiziği'ni tek bir cümleye indirgemeniz gerekseydi işte bu olurdu.
Son
Eğer kültür "Bu insan her şeyi neden bizim gördüğümüz gibi görmüyor?" diye sorarsa, buna, o kişinin onları değer vermediği için görmediği yanıtını verebilirsiniz.
O insan meşru olmayan değer biçimlerine gitmiştir, çünkü meşru olmayan değer biçimleri kültürün başa çıkamadığı değer çatışmalarını çözebilmektedir.
Deliliğin nedenleri, kimyasal dengesizlikten tutun da sosyal çelişkilere varıncaya dek, her türlü şey olabilir. Ama delilik bu çelişkileri, daha yüksek nitelikli gibi görünen, anormal biçimlerle çözmüştür.