Öne Çıkan Liyakat Gönderileri

Öne Çıkan Liyakat kitaplarını, öne çıkan Liyakat sözleri ve alıntılarını, öne çıkan Liyakat yazarlarını, öne çıkan Liyakat yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
KPSS çalışmak yerine Ak parti il başkanlıklarına gidin!
TÜBİTAK Müdür Yardımcılığı'na Ankara Hayvanat Bahçesi Müdürü'nün, Danıştay üyeliğine PTT Genel Müdürü ve Tenis Federasyonu Başkanı'nın, Sağlık Bakanı Yardımcılığı'na İnşaat Mühendisi ve AK Parti İstanbul İl Gençlik Kolları Başkanı'nın, İBB Şehir Tiyatrolar Genel Müdürlügü'ne güreş hakemi ve zabıta müdürünün, TRT 6'nın Haber Müdürlüğü'ne muhabere başçavuşunun, İBB Kültür Daire Başkanlığı'na Türkiye Wushu-Kungfu Federasyonu Asbaşkanı'nın, Tarih Kurumu'nun başına Ensar Vakfı Yönetim Kurulu üyesinin getirilmesi... Tarım Bakanlığı'nda genel müdürlük koltuğuna yine Tarım Bakanlığı tarafından "hileli gıda" dan 15 kez ceza yemiş bir ismin oturtulması, Türkiye Futbol Federasyonu Yönetim Kurulu'na İstanbul'da bir ilçe belediyesinde seçimi kaybedince "boşta kalmasın" diye sokakta yürürken futbol topu bulsa karakola bomba diye bırakacak bir abinin yerleştirilmesi...
Sayfa 64
İnsan hafızası, kalpte karşılığı olan izleri hatırlama eğilimindedir.
Reklam
Bir ülkede demokrasinin gücü, temelde muhalefetin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin ve ifade özgürlüğünün varlığıyla ölçülür. İfade özgürlüğü altında modern siyaset kuramının yasama, yürütme ve yargının hemen arkasından dördüncü kuvvet olarak tanımladığı ve olmazsa olmaz bir başka demokrasi ölçütü ise hiç şüphesiz ki "bağımsız-özgür medya" dır. Sadece Türkiye'de değil, bugün tüm dünyada medyanın bağımsızlığı-özgürlüğü özellikle otoriter iktidarların tehdidi altında. Bir kere şunu en baştan kabul etmek zorundayız: Medyanın bağımsız-özgür olmadığı bir ülkede gerçek bir demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Gazeteciliğin içini boşaltmak, aslında demokrasinin içini boşaltmaktır.
Sayfa 50
Prof. Dr. Mansur Beyazyürek'le bir sohbetimizde "Türkiye'de sizce en yaygın psikiyatrik bozukluk hangisi?" diye sormuştum. İlk kez orada bu kadar somut cümlelerle Mansur Hoca'dan duymuştum bu tanımı, "Bireyin kendini gördüğü yer ile gerçekte bulunduğu yer arasında bir uçurum olması..." Şöyle anlatmıştı Prof. Beyazyürek, "Özellikle liyakat sahibi olmadan makam, mevki sahibi olan güruhta o kadar sık rastlanan bir patolojik hal ki bu... Kişi hak etmeden farklı faktörlerle bir makama getirildiğinde kendini gerçekten o makamın sahibi sanıyor, bir süre sonra madem burada oturabiliyorum her yerde otururuma kadar giden hastalıklı bir duygu durumu oluşuyor. Sonra bununla da kalmayıp etrafındakileri beğenmemeye, eleştirmeye başlıyor. Burada da ilk hedef kendisinde olmayan özelliklere sahip olanlar oluyor.Aslında orada şöyle bir refleks var; kişi kendisini sorgulatmamak için etrafını sorguluyor, aşağılıyor sürekli.
Sayfa 98
Türkiye'nin özeti.
Türkiye'de bir hastanede başhekim, dekan, klinik şefi ya da başka bir konum için sahip olmanız gereken liyakat değil, bir cemaate ya da tarikata mensubiyet.
Sayfa 102
Bilimin temeli şüpheciliktir. Tenkittir. Şüphe etmeyen, soru sormayan, eleştirmeyen bir bilim insanı olmaz,olamaz. Akademinin olmazsa olmazı, özgürlüktür. Doğru ya da yanlış tezler ileri sürebilme hürriyetidir. İfade özgürlüğünün, bağımsız karar alabilme gücünün olmadığı bir yerde bilim yapılamaz. Kendi rektörlerini bile seçmelerine izin vermediğimiz üniversitelerimizden kendi başlarına bilim yapmalarını bekliyoruz.
Sayfa 37
Reklam
187 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.