Nağmesini yitirmiş bir dünyaya “ses” getirmek isteyen bir Mahur Beste’yiz biz. Nağmesini yitirmiş, kendi ekseninden çıkmış dünya özüne dönsün diye. Çünkü özde hayat var, yemyeşil bir tohum “öz”, diri bir yağmur. Her şeyin özündeki o “nağme”yi yakalamak ve ahenkle yürümek için doğduk. Nedir her şeyin özündeki nağme? Ağacın sallanışına, güneşin pırıltısına, denizin dalgalanışına, avuçlarımıza erimek uğruna düşen karın sıcaklığına sinen o nağme. Gökte şen gösteriler düzenleyen kuşlara, sabahın ilk çizgisine, çocuğun pırıl pırıl gülümseyişine işlenen o nakış. İşte aradığımız bu nağmedir. Eksildiğimizi düşünüyoruz koşuştururken hoyrat seslerle. Kaba seslerin yüreğimizi tükettiğini düşünüyoruz. Kavganın, kendini bilmez kör hakaretin, “yüksek sesle konuşmanın haklılık sanıldığı” yanılgısının bizi egzoz dumanları kadar hasta ettiğini düşünüyoruz. Ne karmaşık bir ses ne çirkin bir uğultu! Biz gök kubbede “hoş bir sada” olmaya geldik.